ÖLÜM EŞİĞİNDEYİM

Yıl 1915. Salih henüz 15 yaşındaydı. Babası bir askerdi ve düşman tarafından beş mermiyle vurularak öldürülmüştü. Salih bu olaydan derinden etkilenmişti. İşte her şey burada başlamıştı.
Küçük Salih, elinde sadece süngülü bir silahla dolaşıyordu. Düşman gittikçe yaklaşıyordu. Ancak Salih, hızlıca bir mermi ile düşman askerlerinden birini etkisiz hale getirdi. Bu, düşmanın moralini altüst etmişti. Buna rağmen, Salih’in psikolojisi sağlam kalmıştı. Bir gün daha geçmişti. Cephaneler yenilenmişti ve Salih’in yaklaşık elli mermisi vardı. Ancak düşman bu kez daha tedbirli gelmişti. Salih’in gözleri, cesetler ve kan manzarasından başka bir şey görmüyordu. Sağına baktığında fark ettiği bir şey vardı: en yakın arkadaşı. İkisi birbirini iyi motive ediyordu… ta ki o güne kadar.
Ertesi gün, annesi askerlere yardım ederken esir alınmış ve öldürülmüştü. Bu olay Salih’i psikolojik olarak tamamen bitirmişti. Arkadaşı onu motive etmekte zorlanıyordu. Cephede, siperdeyken, arkadaşı Salih’i motive etmeye çalışırken göğsüne beş mermi saplandı. Salih artık yalnızdı ve düşmanlarına karşı daha da büyük bir intikam duygusuyla doluydu. Karşısına çıkan her düşmanı etkisiz hale getiriyordu. Artık tamamen ciddiydi. Ancak mermisi kalmamıştı. Süngüsünü taktı ve er olarak saldırıya geçti. Beş düşmanı etkisiz hale getirmişti. Vurulmuştu, ama asla pes etmedi.
Savaş sonunda hem iyi hem kötü haberler vardı. Çanakkale Zaferi kazanılmıştı, ancak Birinci Dünya Savaşı kaybedilmişti. Salih, intikamını almıştı ve artık içi rahattı. Kurtuluş Savaşı’na hazırlanıyordu. Kurtuluş Savaşı zaferle sonuçlanmıştı. Salih, “Ben ölüm eşiğindeymişim.” dedi ve huzurlu bir şekilde hayata veda etti.

(Visited 5 times, 1 visits today)