Sizlerle ailemle hafta sonu yaptığımız Fethiye Muğla gezimizi paylaşmak istiyorum. Bu gezi hem yarışma amaçlı hem de yaz gelmeden yapacağımız bir tatil kaçamağı olacaktı.
Otel harika bir yerdeydi. Camı açtığımızda uçsuz bucaksız deniz bizi karşılıyordu. Bir de klima arızasından şapka ve eldivenle yatmak zorunda kalmasaydık daha da güzel olabilirdi 🙂 Soğuk da olsa havuz açılmamış da olsa arkadaşlarımla uyuyana kadar beraber olmak ve denizle uyuyup uyanmak harikaydı.
Tatilimiz gittikçe ilginçleşiyordu. Neden mi? Çünkü annemler ” Ölü Deniz’e gidelim.” diyorlardı. Korkayım mı merak mı edeyim bilemedim. Denizin içinde ölen mi olmuştu? Deniz mi ölmüştü?Deniz hiç ölür müydü? Öldüyse nasıl bir şeydi? Annem; “Merak etme deniz ölü değil .”dedi. “Karar verin ama deniz ölü mü değil mi?” Annem: ” Adı öyle, gittiğimizde neden bu adı aldığını anlayacaksın. ” dedi.
Yol bitmek bilmedi. Denizi gördüğümde, ayağımı suya soktuğumda her şeyi anladım. Öyle bir mavi, öyle bir yeşil renk görmemiştim. Su o kadar durgundu ki havuzdaki su bile daha hareketli kalabilirdi. Suyun duru, durgun ve berrak olması bu adı almasına sebep olmuştu. Adı ölüydü ama bizi canlandırdı ve kendimize getirdi. O güzellikten ayrılmak istemedim. Yanıma oradan hatıra olarak deniz kabukları ve oraya özgü bembeyaz taşlardan aldım, bir daha oraya gideceğim zaman için sabırsızlanıyorum.