OLAYLI DOĞUM GÜNÜ

Geçen hafta sonu 4-C arkadaşım Öykü’ nün doğum günüydü. Doğum gününde Öykü dışında kimseyi tanımıyordum. Tabii ki o kadar gergindim ki hediye almayı unuttum. Son anda güzel bir defter aldım. Ama doğum gününe geldiğimde tek kelimeyle “FELAKET”. Her yerde minik atlar ve büyük ejderhalar dolaşıyordu. İçimden bu nasıl olabilir diye geçiriyordum ama ta ki Öykü gelip arkama saklanana kadar. Öykü’ ye baktığımda çok farklıydı 9 değil 14 yaşında görünüyordu. Öykü’yü böyle görünce kendime bakmak için ayna bulma umuduyla Öykü’ ye döndüm ve ona nereden ayna bulabileceğimi sordum. Tabi ki de her zaman ki gibi Öykü cebinden bir ayna çıkardı. Derin bir nefes aldım ve aynaya baktım ardından her yerde yankılanan bir çığlık attım. Büyümüştüm boyum uzamış saçım da uzamıştı. Artık saçım boynuma değil belime geliyordu. Eyer boyumu kısaca anlatmak gerekirse eyer boyum çok ama çok uzamıştı. Kendimi her ne kadar bunun olmadığına inandırmaya çalışsam da artık 13 yaşındaydım. Ardından sulu gözlerle Öykü’ye döndüm ve yarı kısık yarı yüksek sesle ” Öykü acaba bunu nasıl düzeltebilirim?” diye sordum. Acaba nasıl bir sorunla karşı karşıyaydım. Öykü bana çok minik bir umutla ” Burada bir bilge yaşıyor ve bilgeyi ikna etmen lazım.”. Ben ben ise Öykü’ye sorgulayan bir yandan sorgulayıcı gözlere Öykü’ye bakarken öbür yandan Öykü’ye “Sadece bu kadar mı ” diye sordum. Öykü ise kısık bir sesle “Ama büyücüye giden yol çok tehlikeli .” dedi. Ben ise alaycı bir ses tonuyla ” Duyamadım canım daha sesli konuş” dedim. Öykü yavaş yavaş yolu anlatmaya başladı başlayacak aklıma buraya neden geldiğim aklıma geldi. Tabi ki de bugün Öykü’nün doğum günüydü. Hemen hediye paketini aradım. Kalbin bir anlığına yerinden fırlayacaktı. Öykü hediyeyi buldu içinde ne olduğunu sordu. Ben de “Açta bak.” dedim. Öykü attığı anda ağzı beş havadaydı. Mutlu gözlerle “İşte aradığım şey tam zamanında .Zaten senden de bu beklenirdi” dedi. Doğruya doğru öykünün dediğine ne kırıldım ne de mutlu oldum. Bu dediği hayatımda bana karşı söylenilen en anlamsız şeylerden biri olabilir. Öykü’ye boş gözlerle baktım. Öykü hiç bozuntuya vermeden devem etti. “En başta lavların ütündeki yıkık dökük köprüden geçmemiz lazım. Ardından bazı parkurlardan geçeceğiz dedi. Planı anlamamıştım. Hemen yola koyulduk. Çita hızında koşuyorduk. Lavlara gelmiştik. Köprü yıkıldı yıkılacak sanki geçmemizi bekliyordu. Önce doğum günü kızı olduğu için Öykü geçti. Sıra bana gelmişti. Ayaklarıma kan gitmiyordu. İlk adımımı atım gerisi kolaydı. İkinci adımda köprüden garip garip sesler geliyordu. Tam üçüncü adımımı atmıştım ki tahta kırıldı ve galiba lava düştüm. Ardından uyandım. Her yerimi  oynatabiliyordum. Koşa koşa aynanın yanına gittim. Her yerim yaşıma göre iyiydi. 

                                                                                                                          SON  

(Visited 8 times, 2 visits today)