O akşam da her akşam gibi sıkıcı ve sıradan idi. Annem ile biraz televizyon seyrettikten sonra birbirimize iyi geceler dileyip odalarımıza çekildik. Eminim ki, o oda benim gibi yatmadan önce telefonuna bakıyor olsa gerek; çünkü birden bir videodan oyun havası duyuldu. Ses bütün odada yankılandı ve sonsuzluğa karıştı. Milletin profil fotoğraflarını gözden geçirdikten sonra uykumun geldiğini hissettim ve telefonu etajerimin üstüne koyup uykuya daldım.
Ertesi sabah kafamın içinde bir senfoni orkestrası ile uyandım. Daha önce hiç duymadığım, ama melekler tarafından indirilmiş gibi bir müzikle. Garipti, daha önce başıma hiç böyle bir şey gelmemişti. 10 dakika boşluğa bakıp birden ayıldım. Saat 6.35 idi. Hemen kalkıp dişimi fırçaladım, çantamı hazırlayıp üstümü başımı giyinip evden çıktım ve sitenin girişinde servisi beklemeye başladım. Yalnız hala o müzik çalıyordu kafamın içinde, derinden, yüksek sesle ve etkileyici bir şekilde. Bu ses de artık başımı ağrıtmaya başlamıştı. Başka şeyler düşünmeye çalıştım bir süre. Ama nafile. Bilakis, ses gittikçe artmaya, derinleşmeye ve başımı şişirmeye başladı. Öyle bir raddeye geldi ki ellerimi kulaklarıma bastırıp gözlerimi sıkı sıkı kapattım, yere çöktüm ve sesin dinmesini bekledim. Bir süre sonra işkence bitti ve gözlerimi açtığımda bir süredir benim binmemi bekleyen servisi gördüm. Daha fazla rezil olmadan atladım servise ve yol almaya başladık. Allah’ım neler oluyor? Ne dün ne öbür gün alerji ya da hastalık yapacak bir şey yiyip içtim. Az önce yaşadıklarımı kavramaya çalışarak okula kadar geldim.
Bütün gün kafamda çalan çeşit çeşit, bangır bangır şarkılardan, derslere koşturmaktan, öğrencilerin çığırışlarından sonra eve döndüm ve kendimi yatağa attım. Benim çok yoğun bir gün olmuştu. Yatakta öyle 30-45 dakika uzandım, sonra kalktım ev kıyafetlerimi giydim. Bir şeyler atıştırıp oyuna arkadaş var mı diye bir girdim, ama şaşılmayacak şekilde yoktu. kafamdaki sesler sakinlemişti ama susmamışlardı. Annem gelene kadar bu komuda kafa yormaya karar verdim.
Tekrar yatağıma uzanıp düşünmeye başladım: Ben bu sorunumu nasıl kendi lehime bir şeye çevirebilirim? Bir süre düşündükten sonra aklıma garip bir fikir geldi. Gün içerisinde kafamda çalan şarkıları teker teker hatırlayıp piyanoda ve gitarda çıkarmaya çalışacaktım. Hiç düşünmeden işe koyuldum. Uyandığım zaman kafamda çalan şarkıya odaklandım ve klavye ve gitarda çalınan kısımların şaşırılacak bir şekilde tamamını çıkarttım. Davul ve bas gitar gibi kısımları da tabletimdeki müzik uygulamasından çıkartınca beni bir sevinç sardı. Bir şarkının tamamını kaç yıl eğitim alıp çıkarabileceğimi düşünmüyorum. “Ama neyse, daha fazla rehavete kapılmayayım.” diye düşünüp diğer şarkılara odaklandım ve onları da çıkarttım. Tam da bu şarkıların notalarını vesayre unutmayayım diye enstrümanların teker teker notalarını yazarken annem geldi, bu yüzden de işimi yarın okuldan sonraya erteledim.
Ertesi gün, geçen günkü gibi olaylar yaşamamama karşın kafamın içinde sakin sakin melodiler çalmaya devam etti. Ama bütün gün yeni yeni ritimler falan bulup mırıldanmıştım. Eve geldiğimde de son ders akılma gelen bir ritim aklımdaydı. Hemen tabletimdeki uygulamadan davulları açtım ve ritmi çalmaya çalıştım. Uygulamada gezinerek klavyede, bas gitarda falan ritme uygun kısımlar yazıp çaldım ve ortaya gerçekten de asansörde çalınmalık bir müzik ortaya çıktı. Şaşırdım. Dünden beri, içimde doğan bu müzik uzmanı ile bayağı bir şeyler başarmıştım. Bu olanların, sıradan olaylar olmadığını, herkesin birden böyle şeyler yapamayacağını düşünerek, yarın için de daha güzel şeyler planlayarak günün kalanını geçirdim.
Ertesi gün,dün aklımdan geçenlerde bayağı bir haklılık payım olduğunu düşünerek daha fazla ritim, melodi vb. bulmaya çalışarak günümü geçirdim. Eve gelince direk bunlara uygun melodileri falan birleştirip 4 şarkı oluşturdum. İlham gelmeye devam ediyordu. Bu durumu okulun müzik hocasına söylesem mi diye düşündüm ve uzun bir süre sonra söylemeye karar verdim. Akşam da ödevlerimi ve günlük tekrarımı yapıp yattım.
Sıkıcı geçen bir sabahın ardından öğle arası vakti geldi. Bütün sınıf komple yemekhaneye indik. 2 dakikada yemeğimi yiyip müzik hocasını aramaya başladım ve çok geçmeden 2. katta buldum hocayı. Son 3 günde yaşadıklarımı anlattıktan sonra hocanın tepkisini beklemeye başladım. Bana öyle boş boş bakıyordu. En sonunda hoca mailini verdi, şarkıları ona atmamı söyledi ve çekti gitti. Akşam eve gidince şarkıları hocaya attım, tabletle biraz oyalanıp ödevlerimi yaptım ve yattım.
Önceki akşam, hoca en ufak bir mail ya da mesaj atmamıştı. O gün de hocayı heryerde aramama rağmen bulamadım. Ama o beni buldu. 6. dersin sonunda hocayı beni kapının önünde beklerken buldum. Attığım müzikleri dinlediğini ve gerçekten çok beğendiğini; bana bir müzik dehası denilebileceğini ve şarkıların üzerine üç beş satır söz yazdığını söyledi. Diğer sınıflardan bir iki öğrenciyle konuştuğunu, benim ona anlattıklarımı onlara anlattığını ve ben ve başka birkaç kişiden bir müzik grubu kurabileceğini de ekledi. Bir de bu müzik grubuna düşündüğü kişileri söyledi ve benim de düşünmemi isteyip gitti. Beni orada görecektiniz. Gözlerim fal taşı gibi açık, vücudum kaskatı, tüylerim diken diken öyle biraz kaldım. Kendime geldiğimde teneffüs bitmiş, öğrenciler sınıflara dağılıyordu. Derse girip çıktım ve hocanın müzik grubu için düşündüğü kişileri aramaya başladım. Kankam Emir, Emir’in bazı sınıf arkadaşları ve E şubesinden bazıları. Zaten onlar da birbirlerini arıyorlarmış ki işim o kadar da zor olmadı. Sıradaki cumartesi günü, Çayyolu’nda bir kafede buluşma kararı aldık ve dağıldık.
2 gün sonra, ömrümde ilk defa, tek başıma metroya binip Çayyolu’na gittim. 7 kişi, belirlediğimiz yerde buluşup birkaç karar aldık. İlk olarak: Grubu müzik hocası olmadan da, gerçek bir grup olarak da devam ettirme kararı aldık. İkinci olarak: Kimin ne yapacağını, kimin ne çalacağını belirledik. Son olarak da okul dışında nerede buluşacağımızı belirledik. Oradayken, herkesin gözündeki parıltıyı farketmeden edemedim. Bu işte bir tek benim yürekli olmadığımı, herkesin bu işe baş koyduğunu farkettim.
Sonraki günleri, belirlediğimiz mekanda buluşup tartışarak, konularak geçirdik. Benim üzerinde çalıştığım şarkıların üzerinde birkaç düzeltme yapıp gerçek enstrümanlarla çaldık ve hep beraber de bayağı bir şarkı hazırladık. Böyle devam ederek 10. sınıfa kadar geldik ve o sene şarkılarımızı kaydetmeye karar verdik. Mekanımızda, birkaç hafta süren çalışmaların ardından albüm sayabileceğimiz bir şarkılar bütünü oluşturduk. Sürecimizi takip eden müzik hocamız, sağolsun gerekli bağlantıları sağlayıp topu bize attı. Biz de en nihayetinde gerçek bir albüm çıkardık.
Grubun adına gelecek olursak, ismi oylamayla seçtik. Hepimiz birer isim bulup oyladık ve oy sayısı 4’ü geçen ismi üst tura çıkara çıkara grup ismini belirledik: Olay Ufku.
İşte böyle, hep beraber didine didine buralara kadar geldik. Sancılı ama zevkli bir yol idi. Grubumuzun hikayesi bu.