Bir ülkenin gelişimi ve kalkınması adına yapılacak en etkili faaliyetlerden bir tanesi bilim adına yapılacak herhangi bir yenilik denebilir. Çünkü bilim, her ne kadar üzerine uğraşılması gereken; emek verilmesi gereken bir alan olsa da meyvesi çok tatlıdır. Bilime gereken ilginin verildiği bir ülkede ne sonucu fazlasıyla yıpratıcı olacak olan felaketler olur, ne iç kargaşa boy gösterir, ne de refah seviyesinin düşük olması beklenir. Kısacası bilim, bir ülkenin kuruluşunun temellerinden birisidir.
“Eğer bir gün benim sözlerim bilimle ters düşerse bilimi seçin.” -Mustafa Kemal Atatürk
Sağlık sektöründen savunma sanayisine kadar neredeyse her türlü sektörde temeli bilim olan teknoloji alanının önemini bahsetmeye gerek bile duymuyorum. Çünkü zaten kafamızı kaldırdığımız zaman rahatça anlayabiliriz ki teknolojinin bir o kadar ilerde olduğu ülkeler aynı zamanda da ekonomik, sosyal ve siyaset alanında daha kârlı bir repütasyona sahip olur.
Daha spesifik bir konuya değinecek olursam “nükleer silah” konusuna değinmek isterim. Dünyada yalnızca birkaç ülkede bulunan bu olağanüstü teknoloji bir ülkenin kendi menfaatine ne kadar katkıda bulunsa da olası bir savaş durumunda belirli bölgelerin yüzyıllarca tahrip olmasına ve o bölgedeki canlı yaşamına çok büyük bir hasar yaratması kaçınılmaz bir gerçek.
Nükleer reaksiyon ve fisyonun harmanlanmasıyla elde edilen bu olağanüstü bilimsel gücün tarihte birkaç örneği ve de ağır sonuçları bulunmaktadır. Örnek olarak, Japonların Pearl Harbor’a yaptıkları baskın sonucu Amerika Birleşik Devletleri’nin iki Japon kentine bu silahları kullanmaları Japonya’yı direkt olarak İkinci Dünya Savaşı’ndan silmiştir.
Öyle bir güçten bahsediyoruz ki bugünlerimizde bile uluslararası siyasi çatışmaların en büyük sebeplerinden birisi ise başka ülkelerin bu güce sahip olma amacıyla çalışmalara başlamasıdır. Örnek vermem gerekirse birkaç sene önce haber bültenlerinde sıkça rastladığımız ABD-İran arasındaki problemlerden birisi İran’ın bu güce sahip olma amacıyla attığı adımlardır. Ayrıca maalesef belirtmek isterim ki olası bir nükleer savaşta ve özellikle bloklaşmanın neredeyse tam olarak oturduğu bu dönemde savaşın gerçekleştiği takdirde yeryüzünde sağlıklı bir canlının kalması bile muamma.
Ülkemiz güncel olarak bu devasa güce sahip olmasa da Rusların yardımıyla kurulması beklenen Akkuyu Nükleer Santrali ile birlikte nükleer teknolojinin Türkiye Cumhuriyeti’nde de gelişmesi beklenmektedir. Ayrı olarak belirtmek isterim ki gezegenimizde nükleer güce sahip olan dokuz ülke bulunmaktadır ve bu listeye ilk olarak Rusya Federasyonu, ardından da Amerika Birleşik Devletleri öncülük etmektedir.
Son olarak toparlamak adına, nükleer güç her ne kadar ait olduğu ülke adına savunma sanayi adına büyük bir fark yaratsa ve o ülkenin gücünü temsil etse bile; savaşın sonucu her iki taraf adına da inanılmaz büyük bir hasara yol açacak ve hangi taraf galip ayılırsa ayrılsın gezegenimiz adına temizlenmesi imkansıza yakın olan bir yıkımla karşı karşıya kalınması en muhtemel sonuç olacaktır.