Günümüzde bir çok insan yapay şekerli ürünlerin zararlı olduğunu biliyor. Ancak hangi organımıza nasıl ve ne derecede zarar verdiğini bilmiyor. Öncelikle şekerin ne olduğunu bilmemiz gerekiyor. Şeker, “beyaz şeker “ olarak adlandırdığımız ve yarı yarıya fruktoz şekeri ile glukoz şekerinden oluşan bir bileşiktir. Şeker protein, mineral, vitamin gibi de hiçbir besin öğesi de içermiyor. Posa içeriği de olmayan boş bir kalori aslında.
Şekerin zararlarına gelicek olursak şeker Avusturalya Ulusal Üniversitesinde yapılan bir araştırmaya göre; kan şekerinin uzun süre normalden yüksek bir şekilde seyir etmesi sonucu bu kişilerde beyin küçülme riski diğer insanlara göre çok yüksek bir oran ile artıyor. Ayrıca fazla şeker tüketimi geçici hafıza kaybı ve odaklanma sorunlarına ve öğrenme güçlüğüne yol açabiliyor. Institute of Medicine’ın raporuna göre şeker kötü kolestrol olarak bilinen ldl ve trigliseridlerin yükselmesine neden olarak damar tıkanıklığına yol açabiliyor. Damarların içindeki bu parçacıkların artması da kalp krizi riskini yükseltiyor. Şeker ayrıca mutluluk hormonu olarak adlandırılan serotonin hormonunu salgıladığı için keyif verici özelliği kişide bağımlılığa yol açabiliyor. Beyinde bağımlılık yaratan etkisi de içinde şeker olan besinler tüketilmediği zaman mutsuzlukla sonuçlanabiliyor. Çünkü bağımlılık nedeniyle en ufak bir sorunda gerektiğinden fazla şeker ve tatlı tüketmek zamanla kilo alımına, bu tablo da mutsuz olmamıza yol açıyor. Şeker vücudun savunma sistemini zayıflatıyor ve bağışıklık sistemimizin önemli bir parçası olan alyuvar hücreleri, C vitamini ile şeker moleküllerinin yarışı arasında kalabiliyor. Şeker ile benzer molekül yapısına sahip olan C vitamini şekerin fazla tüketimi sonucu bağışıklık hücreleri tarafından kullanılamıyor ve bağışıklık sistemini zayıflatmaya sebep oluyor. Bunun sonucunda da hastalıklara yakalanma riski çok yüksek oranda artmış oluyor. Şekerin zararları say say bitmiyor şeker aynı zamanda obeziteye de yol açıyor. Yapılan çalışmalar açıkça gösteriyor ki fazla miktarlarda ve devamlı olarak şeker tüketildiğinde karaciğer şekerin bileşeni olan fruktozu yağ olarak depoluyor. Bunun sonucunda da özellikle bel çevresinde yağlanma hızla artıyor. Obezite hem fiziksel hem de psikolojik olarak bizi kötü etkiliyor. Ağzımızda pek çok farklı bakteri yaşıyor. Bunlardan bazıları dişlerimize fayda sağlarken, bazıları ise hasar veriyor. Şekerler ile beslenen zararlı bakteriler fırçalama veya tükürük ile temizlenmezlerse şekeri aside dönüştürerek ağzımızın içinde asidik bir bölge oluşmasına yol açıyor. Bu asitlerin diş minesinin en üst tabakasında yer alan ve dişlerimizin korunmasını sağlayan mineralleri çözmesi sonucunda da diş çürükleri oluşuyor.
Şeker bazlı paketli gıdaların okul kantinlerinde satılıp satılmaması gerektiği de ayrı bir ikilem. Bazıları çeşitli zararları olmasından kaynaklı okullarda satışının yasaklanmalarını savunurken bazılarıysa gençlerin her türlü okul dışında da paketli gıdalar tükettiklerini, dolayısıyla bunun önüne geçilemeyeceğini ve kantinlerde bu tip gıdaların satışılarının yasaklanmasının bir faydası olmayacağını savunmakta. En azından bu tip gıdaların okul kantininde erişimilerinin kısıtlanmasının gençler trafından paketli gıdaların tüketiminde genel bir düşüşe yol açacağını ve o tip yiyecekler yerine daha sağlıklı ve fit gıdalarn satışlarıyla gençleri sağlıklı beslenmeye teşvik edileceğini düşünmekteyim. Hatta gelecek nesiller için bir beslenme algısı oluşturulabilir bile. Öğrencileri mental, fiziksel ve psikolojik yönden sağlıklı tutmak için büyük bir adım olabilecek bir yaklaşım. Bu yüzden bir an önce tüm okullarda bu tip değişikliklere gidilmesi öğrencilerin hatta öğretmenlerin yararına atılacak bir adımdır.