Okullardaki eğitim bizi gerçekten de hayata hazırlıyor mu? Bu için ilk olarak burada bahsettiğimiz “Hayat” derken neyi kastettiğimizi sonra ise okullardaki eğitimin ne olduğunu bilmemiz gerekiyor. Buradaki “Hayat” olarak bahsedilen şey aslında bir insana maddi olarak bağlı olmadan yaşadığımız dönem olarak tanımlanabilir. Bir nevi para almak için düzenli olarak belirli bir saatte yataktan kalkıp iş yerine gidip yine belirli bir saatte iş yerinden çıkıp geri yatağımıza döndüğümüz bu olaylar bütününü “İşe gitmek” olarak tabir edebiliriz. İşte ben bunu burada bahsedilen “Hayat” kelimesini böyle tanımlıyorum. Sıra okullardaki eğitimin gelecekte bize yardım edip etmeyeceğine, yardım edecek ise nasıl yardım edeceğine değinmekte.
Öncelikle “Eğitim almak” deyiminin açıklaması Türk Dil Kurumunun genel ağ adresinde “Belli bir bilim dalı veya sanat kolunda yetişmek” olarak belirtiliyor. Şimdi işin anlam kısmını geçelim ve asıl anlatılmak istenen konuya bakalım. Buradan sonra kişisel görüşlerimi açıklayacağımı söylemekte fayda var.
Bence genellikle okullarda verilen eğitim bizi gelecekteki olaylar döngüsüne ya da hayata tam olarak hazırlamıyor. Böyle düşünmemin birçok nedeni var ama öncelikle neden okulların bizi az da olsa hayata hazırladığını düşünmeme neden olan durumları söyleyeyim. İlk olarak öğretmenlerin genellikle çocukları sevmesiyle başlayalım. Bu durum öğretmenlerin eğittiği çocuklarıyla iyi geçinmesini sağlar. Bu da çocuklarını sevmesini ve onların sorunlarıyla ilgilenmesine yol açar. Çocukta başka bir kişinin onu önemsediğini ve sorunlarıyla ilgilendiğini fark eder. Bu sayede çocuğun öz güveni ve sevme becerisi artar. Öğretmenler (Genellikle ilkokul öğretmeni olurlar) çocuklara sadece ders anlatmaktan ziyade yol gösteren kişiler de oldukları için çocuğun ileride seçeceği mesleği belirlemesi konusunda güçlü bir etkendir. Örneğin bir çocuğun gelecek hakkında bir fikri yok ise ve öğretmenini de seviyorsa ileride öğretmen olmayı isteyebilir. Ya da başka bir öğretmen başka bir çocuğa okuması için bir kitap verip özet çıkarmasını istedikten sonra çocuk yazı yazmayı çok sevdiğini fark edip ileride yazar olmayı isteyebilir. Bazen sadece çizdiği bir resimden dolayı çocuğun ressam olmasını sağlayabilir. Buradan çıkarılabilecek en genel sonuç özellikle küçük yaşlarda öğretmenlerin öğrencilere yol göstermesi ve anne babalarından daha fazla örnek olabileceğidir.
Peki, okul bizi neden tamamen eğitime hazırlamıyor? En büyük sorun ülkemizin durumunun (Ya da anne babaların) çocuğunun en iyisi olmasını istemesi. Örnek olarak anne ve babanın “Çocuğum doktor olacak” diye diretmeleri verilebilir. Belki de çocuk müzisyen olmayı istiyordur ama anne babasına karşı gelmekten korktuğu için kendini doktor olmak için zorlayabilir. Bunun sonunda düş kırıklığı meydana gelebilir ki bu çocuğun öz güveninin yitmesine sebep olur. Sonunda istediği işte çalışmayan mutsuz insanlar oluşur.
Bunu durdurmak için çocukların ne istediğine bakmamız gerekiyor. Bizim ne istediğimiz pek önemli değil, önemli olan çocuğumuzun istediği işi severek yapması. Bundan dolayı çocukları belirli kalıplara sıkıştır-mamalıyız.