Uyandığımda etraf zifiri karanlıktı. Hiçbir şey gözükmüyordu. Yavaşça yürüyordum. Her an bir yere çarpabilirdim. Yolda yürürken bir ayak sesi duydum. Bu arkadaşım Muhittin idi. Birlikte devam ettik. İleride büyükçe bir yapı duruyordu. Zifiri karanlığın içinden geçerken gördüğüm o koskocaman ihtişamlı bina meğerse bir okulmuş. Her yeri aydınlatan bu okulun ışıkları o kadar parlak ki olduğu yer gündüz gibiydi. Sadece geceyi değil dünyanın cehaletten oluşan karanlığını da aydınlatıyordu adeta. Biraz düşündükten sonra içeri girmeye karar verdik. İçeri adımlarımızı attık ve gördüklerimize inanamadık. Bir sürü insan, bitki ve hayvan vardı. Adeta dünyanın minik versiyonuydu. İçerde tüm ihtiyaçlarımızı giderebilecek her şey vardı. İnsanlar dünyanın sonunun geleceğini iddia ediyorlardı. İşte bu yüzden tüm bunları yapmışlardı. Büyük bir uçuş yapılacaktı. Herkes toparlanmaya başlamıştı. Herkes aile aile odalara ayırılmıştı. Ben de kendi odama gittim ve oturdum. Uçuşa hazırdık ve sonunda dünyadan kaçtık. Artık her şey yolunda gidiyordu. Fakat aklımda hala bir soru vardı. Biz neden okulla uçuyoruz?
Okulla Kaçış
(Visited 5 times, 1 visits today)