Okulun ilk günü…Belki de bazılarımızın en stresli günü belki de bazılarımızın en hevesli ve mutlu günü olmuş olabilir.Ama ne yazık ki ben okulun o ilk gününü stresli geçirenlerdenim.Hatta ben okulun ilk iki gününde gelmemiştim.
Bu okula başladığım ilk gün sırf istediğim yere oturmak için yaklaşık bir saat önce gelmiştim.Bunu yapmamın tek sebebi ise öğretmenimizin bana fazla odaklanmaması içindi.Oysaki bir kaç gün sonra ne kadar da muhteşem biri olduğunu anlamıştım.Bir de o ailenizden ayrılma anı vardır.İşte asıl üzücü olan durum oradadır.Hiç tanımadığınız bir ortama giriyorsunuz.Ve de sizden bu ortama uyum sağlayıp alışmanızı istiyorlar.Hayatında okula ilk defa giden biri için bu alışma süreci ne yazık ki biraz işkenceli geçiyor.Ben ilk geldiğimde en arkalarda bir sıraya yerleşmiştim.Kalemimi, kitabımı ve defterimi masanın üstüne düzgünce yerleştirmiştim.Bir süre sonra sınıftan içeriye benim boyumun neredeyse iki katı olan bir çocuk girdi.Yavaşça yanım geldi ve oturdu.İlk görüştü sanki dövecekmiş gibi bakan bir çocuk benimle arkadaş olmuştu.Ve de hiç de sandığım kadar korkutucu biri değildi.Sıra sıra herkes kapıdan girmeye başladı.Sonunda sınıf tamamen dolmuştu.Ben yanımda oturan adı Fırat olan arkadaşıma öğretmenin nasıl biri olduğu hakkında sorular soruyordum.Çünkü ben okulun ilk iki gününde gelmediğim için belki Fırat arkadaşımın bileceğini düşünmüştüm.Halbuki Fırat da öğretmeni pek anlayamadığını söylemişti.Herkes bağırıp etrafta koşuştururken ben ve bazı arkadaşlarımız sadece kendi aramızda sohbet ediyorduk.Aslında bu durum beni biraz korkutmadı değil çünkü eğer birazdan içeriye girecek olan öğretmen saygıya çok önem gösteren biri ise bu sınıfın yiyeceği azar çok olacaktı.Öğretmenimiz biraz sesli bir şekilde sınıfa girdi.Yüksek bir sesle bağırarak ”Susun” dedi.İlginç bir şekilde herkes susmuştu.Öğretmenimiz saygıya önem gösteriyordu fakat diğer deli öğretmenlerimiz gibi aşırı tepki verir abartmıyordu.Sakin bir dille herkesi bir şekilde susturmayı beceriyordu.Bir kaç dakika geçti ve arkalarda saklanırcasına oturmama rağmen beni gördü ve ”Sen okula gelmeyen çocuksun sanırım.Hadi gel de biraz kendinden bize bahset.” dedi.Tabii bir tek benim kalkıp konuşmam da ayrı bir stresli sürelerden biriydi.Bunlar da sanırım okulun ilk günlerinde gelmememin zararları olsa gerek.Ne kadar çok konuşmak istemesem de nasıl oldu da uzun uzun konuştuğumu hatırlıyorum.Aslında ne söylediğimi ben bile hatırlayamıyorum.Muhtemelen saçma cümleler kurmuşumdur.
Bir kaç ders saatinden sonra sonunda öğle vakti gelmişti ve zil çalmıştı.Ben okula yemeğimi yani bir muz, poğaça ve süt getirmiştim.Sınıftaki arkadaşlarım çoğu yemekhaneye gitmişlerdi.Yaklaşık beş kişi sınıfta yemek yiyorduk.Ben muzumu yerken aklıma annemin bir sözü aklıma gelmişti.Bana annem bazı yemekleri bazı su ile içersem daha çabuk yemeğimi bitireceğimi söylemişti.Ama ben annem dediğini her yemekle içersem daha çabuk yiyebilirim diye düşünmüştüm.Büyük bir hata yapıp gidip suyla muzu yedim.Böylelikle hem kendi midemi karıştırdım hem de kendi arkadaşlarımın üzerine midemde olan her şeyi kusmuştum.
Böylelikle okulumun ilk gününü hem arkadaşlarıma hem de kendime zehir ederek günü berbat etmiştim.İşte benim de okulumun ilk günü böyle geçmişti.