Ofislerin Tarihi ve Geleceği

Yıllardır milyonlarca kişi haftanın beş günü tam vardiya ofislerde çalışıyor. Bu ofislerden önce fabrikalar vardı. Fabrikalardan önce de atölyeler vardı. Atölyeler, genellikle bir ustanın yıllar boyunca hem iş yapıp hem de gelecekte usta olacak çırağına eğitim verdiği yerdir. Çıraklar o işte daha iyi olup köyünde ünlü olunca döngü yeniden başlar. Tek sorun şu ki, atölyelerde çok az kişi çalışabiliyordu. Sonra 1700’lerde Sanayi Devrimi çıkageldi. Sanayi Devrimi ile alana göre çalışabilecek kişi sayısı artmış, ama çocuklar eğitim almaları gerekirken pamuk fabrikaları ve madenlerde çalıştırılıyorlardı. Tehlikeli aletler ve ölümcül gazlar arasında çocuklar can çekişiyordu. Ama devletler artan işçi sayısı sayesinde ekonomisi büyüyordu. Sanayi Devrimi ile birlikte emperyalizm, sömürgecilik ve ham madde arayışı zirvesine ulaştı. Sanayi Devrimi Avrupa’da doğmak için en kötü zamanlardan birisi de denebilir. Çocuklar doğduktan dört beş sene sonra ailesi tarafından büyütülmek yerine fabrikalarda çalışıyordu. 1900’lerin sonlarına doğru bilgisayarlar popülerleşmeye, hızlanmaya ve daha erişilebilir olmaya başladı. Bilgisayarlarla birlikte ofisler geldi. Bu ofislerin kötü yanı dar, baskıcı ve monoton olmalarıydı. Ama iyi yanından kişinin dikkati dağılması zordu. Çünkü önündeki dizelerce yazı, duvarlar ve yanında getirdiği eşyalar dışında işçinin yapabileceği başka bir şey yoktu. Ruh sömüren bir iş olmasına rağmen ofislerde işler çok popüler oldu. Şimdi ise ofis işçilerinin yaklaşık yarısı evden çalışmaya başladı. Çocuklarına bakabilmek, huzurlu bir alanda olabilmek veya kapalı alanlardan korkmak evden çalışmanın popülerliğinin birkaç nedeni denebilir. Ama evden çalışırken kişinin dikkati dağılabilir. Bu yüzden kişi işini kaybedebilir. Yine de evden çalışmak bana göre kişi için çok daha iyi. Çünkü kişinin o evinde yokken ne olabileceğinden endişelenmesi, çalışırken müzik dinleyebilmek, yol masrafı olmaması gibi olumlu özellikleri popüleritede ofisleri sollayıp çok yaygınlaşabilir.