Odam

Çocukluğumdan bu yana hep kendimi güvende ve mutlu hissedebileceğim bana özel bir alanım olsun istedim. Deneme yanılma yöntemiyle en sonunda böyle bir alan yaratabildim kendime. Dediğim gibi, birçok duvar kâğıdı değişimi ve mobilya alışverişinden sonra çok beğendiğim bir odam oldu.

Nedense odamda veya çalışma masamda her hafta değişen bir şey olmadığı sürece rahat edemiyorum. Mesela, daha dün çalışma masamın üzerinde duvara asılmış olan mantar tahtamın kenarlarını, küçük bir değişim olsa da koyu yeşile boyama kararı aldım. Ayrıca, masamdaki birkaç eşyanın yerini değiştirdim. Bu küçük değişimler olmadığı sürece yavaş yavaş odamdan nefret etmeye başlıyorum.

Odamın beni yansıtması benim için önemli. Masamın üzerinde birkaç kitap bırakmak bir kitap kurdu olduğumu ve dolaplarımın cam kısmının içinde duran bütün eşyaların tozunun alınmış ve düzenli oluşu dışardan nasıl gözükmek istediğimi yansıtır. Fakat bazen, dolabımın görünmeyen beyaz kapaklarının altında birbirine girmiş kablolar kadar karışık oluyorum.

Odamın ilk duvar kâğıdı üzerinde çiçek ve çeşitli oyuncak desenleri olan bir çocuk odasını andırıyordu. Lacivert bir dolabım vardı. Annemler 4 adet kapağı olan kocaman bir dolabı yarıya bölmüş ve bana verecekleri kısmı laciverte boyamışlardı. Fakat ben çocukken o dolabın derdini bilmeyip, dolabın bütün yüzeyini bilim çocuk dergilerinin çıkartmalarıyla kaplamıştım. Duvarda annemin bana hamileyken yapmış olduğu yapbozlar ve babamın çıktı almış olduğu hayvan resimleri vardı. Biraz daha büyüdüğümde odamın ne kadar kötü olduğunu fark ettim. Babama defalarca yalvardıktan sonra bana bir ranza yapmasını ikna edebildim. Babam bana tahtadan kocaman bir ranza yaptı. Çok heyecanlıydım fakat birkaç gece ranzada uyumaya çalıştıktan sonra yüksekten korktuğumu fark ettim. Babam ranzanın ayaklarını kesmek zorunda kaldı. Yeni bir yatak ve eski bir oda birbirine uymadığından duvar kağıtlarını da değiştirdik. Tam ergenliğe yeni girmeye başladığım zamanlardı. Bu yüzden tahmin edebileceğiniz en kötü duvar kağıtlarını seçtim. Üzerinde sprey boya ile yazılar yazan ve rengârenk tuğla

 

desenleriyle kaplı 2 farklı duvarım oldu. İlk başlarda çok hoşuma gitmişti. Hatta daha ileri gidip geriye kalan 2 duvarımı da ben sprey boya ile doldurmuştum. Düşünebileceğiniz en utanç verici ve garip yazıları yazdıktan sonra yaptığımın farkına vardım. Burası artık bana mutluluk veya güven hissettirmiyordu. 2 yıl bekledikten sonra babam, zavallı adam, duvarlarımı beyaza boyadı. Ben de yatağımın tahta kısımlarını mora boyadım. Parasını geri öderim yalanıyla yeni bir dolap da aldırdım. Artık harika bir odam vardı. Fakat benim karakterim dolayısıyla bir yıl önce yatağımın ayak ucunda iki duvar arasında olan kıyafet dolabımı başka bir odaya postaladım ve yeni bir okuma koltuğu aldık. Lacivert ve geniş bir koltuk. Geniş olduğu için oturup rahatça kitap okuyabiliyorum. Fakat, odamdaki tek ışık kaynağı tavanın ortasındaki lamba olduğu için kitap koltuğuna da bir ışık gerekiyordu. Eskiden kalan çok güzel bir lambamız vardı. Ama bu lambanın bir kısmı kırık olduğundan ve gereğinden fazla ışık verdiğinden babamın yetenekli ellerinin altından geçmesi gerekiyordu. Birkaç düzenleme sonrasında tam istediğim gibi bir okuma lambam oldu.

Odamda rahat edebilme maceram burada sona eriyor. Şimdiki odamın görünüşünü ve bende hissettirdiği duyguyu çok seviyorum. Umarım taşınmak zorunda kalmayız… 

 

 

                     

(Visited 20 times, 1 visits today)