Yine aynı yerdeydi, eski tiyatro binasında. Burayı o kadar çok ziyaret etmişti ki sanki her köşesi, her koltuğu, her ucunu ezbere biliyordu. Ancak aşina olmadığı bir bölümü vardı, sahne. Birbirinden yetenekli, birbirinden özel ve hayranlık duyduğu bir sürü kişinin bu sahneye çıkıp becerilerini sergilediklerini görmüştü ama sahneden tanıdığı her şeyi görmenin nasıl olduğunu hiç hissetmemişti. Hissetmesi imkansızdı. Diğerlerinin yetenekleri onu her ne kadar etkilese de kendisinin bir yeteneği yoktu ve hiç olmayacaktı. Koltuların çoğu boştu bu yüzden oturmayı en sevdiği yere geçmeye karar verdi. Odanın en arka köşesinde oturdu ve bekledi.
–
Koltuklar ön sıralardan başlayarak ikişer üçer doldu. Bunun nedeninin gösteriyi daha iyi görmek mi yoksa kendinden uzak olmak istemeleri mi olduğunu merak etti. Kimisine saçma gelebilecek düşüncelerine dalmışken yanına birinin yerleştiğini fark etti. Ona döndüğünde kişinin de ona baktığını gördü.
‘’Merhaba.’’ Ona çok uzun süre bakmıştı ve o da onunla konuşmak zorunda hissetmişti, diye düşündü. Doğrusunu söylemek gerekirse kimsenin onun yanına oturacağı aklına gelmemişti ve bu onu biraz affalatmıştı. Yanında oturan kişinin bir yeteneği olup olmadığını merak etmişti fakat ağzını açıp bir şey söyleyemiyordu.
‘’Merhaba.’’ Sonunda konuşabildi ama sesi çok şaşkın çıkmıştı. Başka ne diyeceğini bilemediği için önüne dönüp boş sahneye bakmaya başladı. Yanındaki kişinin hareket ettiğini hissedebiliyordu ancak kendisine dönüp ona yeniden bakacak cesareti bulamıyordu.
‘’Şeker alır mısın?’’ kafasını ondan tarafa çevirip kişinin şeker dolu avucunu ona doğru uzattığını gördü. İlk geldiğinde yüzüne dikkat etmemişti, kendisinden yaşça büyük bir kadındı bu kişi. Hayır anlamında kafasını salladı ve gözleri kadının ellerinden yüzüne doğru kaydı.
‘’Pek konuşkan değilsin herhalde.’’ Kadın kendi esprisine güldü ve ağzına bir şeker attı. ‘’Buraya ne zamandır gelmemiştim… daha doğrusu gelememiştim, yaşadığım huzurevi beni esir aldı demek çok daha doğru olur.’’ Yine bir kahkaha attı ve bu sefer ağzına iki tane şeker attı.
‘’Ben buraya neredeyse her gün geliyorum.’’ Bakışlarını kendi ellerine çevirdi ve yaşlı kadına bakmak istemediği için parmaklarıyla oynamaya başladı.
‘’Çok güzel bir yerdir…’’ Ondan tarafa dönüp bakmadı ama yaşlı kadının gülümsediği sesinden belliydi. Çok zaman geçmeden ışıklar söndü ve gösteri başladı.
–
Bitince herkes alkışlara boğuldu. O yanındaki kadına bakınca yüzünde değişik bir ifade olduğunu farketti ve ona iyi olup olmadığını sordu.
‘’Biraz şaşırdım doğrusu,’’ kadının yüzünde bir gülümseme belirdi fakat bir hüzün vardı bu gülüşün ardında ‘’gösteri başlamadan bana sormuştun ya… ben kendi zamanımda bir dansçıydım aslında.’’ Gözleri fal taşı gibi açıldı, dışından söylediğini farketmemişti.
‘’Bunda kötü ne var ki?’’ diye sordu, hala biraz utanıyordu fakat merak etmişti.
‘’Bir zamanlar ben de o sahnedeydim. Herkesin gözü bendeydi ve bütün tezahüratlar benim içindi. Sanırım öbür tarafta olmaya pek alışık değilim.’’ Kadın yeniden sessiz bir kahkaha attı ve ona döndü.
‘’Sizi daha iyi hissettirecekse ben de hiç öbür tarafta olamadım, yani sahnede. Hiçbir yeteneğim yok. ’’
Kadın ona teşekkür etti ve biraz daha düşündü.
‘’O kadar uzun süre dans ettim ve şimdi sanki unutulmuş gibiyim…’’ kadın üzülmüş gibi görünüyordu.
‘’Dünyada hiç kimse, seyirci koltuğunda oturan cesur insanları alkışlamaz. Alkışlar, hep sahneye çıkanlar içindir.’’