27 Aralık sabahı içim içime sığmıyordu. Dört gözle Mustafa Kemal’in gelmesini bekliyordum. Annem beni meydana çağırdığında kalbim neredeyse durmuştu. Onun arabasını gördüğümde bir ordunun nasıl korkusuzca savaştığını bir kez daha hatırladım. Arabadan inince tüm basın mensupları Atatürk’ün etrafını sardı. Bir süre onu göremedim, daha sonra ilerlemeye başlayınca meydanı sessizlik sardı. Mustafa Kemal önümden geçerken ona saygımdan dolayı nefesimi tuttum. O da bana dönüp “Niçin nefesini tutuyorsun evladım?” dedi. Ben de sorusuna şu şekilde cevap verdim: “Paşam, sizinle aynı havayı solumayı hak etmiyorum.” O an Atatürk’ün gözleri doldu ve ağlamaklı bir sesle “Siz Türk gençlerine geleceğimizi emanet ettiğimiz için çok şanslıyız.” dedi. Ardından “Kendine iyi bak” diyerek ilerlemeye devam etti.
Eve geldiğimde hala günün şokunu atlatamamıştım çünkü ulusu için canı pahasına savaşan biriyle konuşmak ve onu ağlarken görmek, ulusuna ne kadar değer verdiğini görmek, kuşkusuz hayatımda hiç unutmayacağım anılardan biri olmuştu. O günden sonra kendime, gelecekte ülkem adına yararlı bir iş yapacağıma söz verdim.