O Gece Yaşamayı Diledim

Perdeler açıldığında derin bir nefes aldım. Tüm ışıklar bana döndüğünde bana gülümseyerek bakan kalabalığa ben de gülümsedim. Mikrofonu elime aldım ve konuşmaya başladım.

“Öncelikle herkese merhaba! Sanırım hepiniz beni tanıyorsunuz ama ben yinede kendimi tanıtayım. Ben Deniz Demir. Oxford Üniversitesinde profesörüm. Şu an burada, bu sahnedeyim çünkü sizlere hayatımın nasıl değiştiğini anlatmak istiyorum. Yaklaşık on yıl önceydi. Bir dilek tuttum, gerçek oldu. Hayatım değişti. Muhtemelen şu an bu salonda bulunan herkes benim dileğimin Oxford Üniversitesinde profesör olmak olduğunu düşünüyor. Ama öyle değil. Benim dileğim yaşamaktı.” Gülümseyerek şaşıran seyircilerime baktım ve arkamda bulunan koltuğa oturdum. “Başlayalım mı?”

               “Sizlere karşı dürüst olmak istiyorum öncelikle. Ben on yıl öncesine kadar hayatına değer vermeyen, her şeyden şikayet eden, hep daha fazlasını isteyen doyumsuz, umursamaz bir kızdım. Annem bana iki tane çanta alsa, neden üç tane almadın diye şikayet ederdim. Saçım istediğim gibi olmadıysa oturur ağlardım sanki çok büyük bir şeymiş gibi. Yüzümde çıkan en ufak kusurda evden çıkmazdım. Anlayacağınız ufacık şeyleri kafaya takar, mutsuz olurdum. Derslerim umurumda olmazdı. Bir idealim, hayalim yoktu. Sonra bir gün okulda bayıldığım için hastaneye kaldırıldım. Telaşla hastaneye gelen aileme inatla iyi olduğumu ve çıkmak istediğimi söylesem bile doktor çıkmama izin vermedi ve akşama doğru odama gelip bizlere o hayatımı değiştiren haberi verdi.” Seyirciler merakla söyleyeceğim şeyi bekliyordu. Acı bir gülümsemeyle onlara baktım. “Kanserdim. Doktor bunu söylemişti.” Birçoğu bunu beklemediği için şaşırırken, birçoğu da tahmin etmişti. Tekrar ayağa kalktım ve konuşmamı sürdürdüm. “Doktor akciğer kanseri olduğumu ama kanserin yayılmadığını, daha ilk aşaması olduğunu ve erken teşhisin çok yardımcı olacağını anlattı. Hemen kemoterapiye başlanacağını ve bu süreçte okula gidemeyeceğimden bahsetti. İtiraf etmeliyim ki, kanser olduğumu öğrendiğim ilk anda aklımda tek bir soru vardı: Ölecek miyim? O günden sonra hemen kemoterapiye başlandı. Kemoterapiye girmeden önceki ilk gecemde camdan yıldızlara baktım ve şöyle söyledim: ‘Sevgili Yıldızlar, biliyorum bu güne kadar sürekli hayatımdan sıkıldığımı söyledim, şu güne kadar belki iki üç kere sizlere bakmışımdır, onlarda da sitem etmişimdir. Ama lütfen, beni bağışlayın. Bu uçsuz bucaksız gökyüzünün altında biraz daha yaşayayım. Bu kadar erken yanınıza gelmek istemiyorum. Lütfen, bana tek bir şans daha verin.’ Onlar da bana bir şans verdiler. Kemoterapi yaklaşık bir yıl sürdü. Ama iyileşmeye başladığımı öğrendiğim gün hayatıma sarılmaya karar verdim. Annemin karşısına oturdum ve ‘Ben Oxford’a gitmek istiyorum, orada okumak, profesör olmak istiyorum.’ dedim. Tabii bunca yıl tek bir hedefi bile olmayan kızının bu isteği annemi çok duygulandırdı. Hepsi bana destek oldular, özel dersler aldım, çok çalıştım. Tabii bir yandan da kanserli hücrelerimle savaş verdim. Ama sonunda kazanan ben oldum. Kanserimi yendim, hayalimi gerçekleştirdim.”

                     Herkes alkışlamaya başlamıştı. Gözlerim dolmuştu. Alkışlar kesilince tekrar konuşmaya başladım. “Ben çok çalıştım, çok çabaladım bazen pes etmeyi bile düşündüm ama hiç vazgeçmedim. Artık ufacık şeyler beni üzemiyor, aksine mutlu oluyorum. Kusurlarımla, hatalarımla… Beni hepiniz uluslararası bir konferansta ülkemi temsil ettiğim için tanıyorsunuz. Bu günden önce hakkımda bildiğiniz tek şey çok iyi bir profesör olduğum ve ülkemi temsil ettiğimdi. Belki bazılarınız torpille bunu başardığımı bile düşündünüz. Ama öyle değildi. Buraya gelmem hiç kolay olmadı ama ben kendime inandım ve başardım. Demem o ki, hiçbir şeyden vazgeçmeyin. Küçük şeylerin sizi üzmesine izin vermeyin. Kendinizi sevin, hayatınızı sevin. Ona dört kolla sarılın. İnsanlar elindekinin kıymetini kaybetmeden anlayamazlar, siz öyle yapmayın. Çünkü yıldızlar herkese ikinci şansı vermeyebilir.”

(Visited 206 times, 1 visits today)