Radyasyon kelimesi özellikle günümüzde yanlış yer ve şekillerde kullanılmakta ya da insanlara yanlış bir şekilde açıklanmakta. Radyasyon sanılanın aksine her zaman tehlikeli bir şey değildir, tıpta zehri ilaçtan ayıranın doz olması durumu radyasyon terimi için de geçerlidir. Sizin aldığınız radyasyonun türü ve ona ne kadar maruz kaldığınız asıl önemli olandır ve günümüzün radyasyon algısı ile ilgili olan en büyük sorunu da tam olarak bunun doğru bilinmemesi, yanlış bilginin yayılması veya doğru açıklanmamasıdır.
Şimdiye kadar ekranlarda gördüğümüz sözde bilim adamlarının söylemlerinin pek çoğu çok bilmişlik yapmak veya bir şey ya da birilerinin değerini insanların gözünde azaltmak amacıyla gerçekleşmiştir. Bu durum Çernobil benzeri kriz durumlarında daha da yoğun bir hal almış ve sonrasında gerçekleşen Fukuşima kazası ile artık bu tarz karalayıcı haberler gelmeye devam etmiştir. Ancak pek çok insanın sandığının aksine bu kazaların her ikisinde de büyük bir tesadüfler zinciri oluşagelmiştir ve olağan dışı koşullar altında son derece tehlikeli iki olay meydana gelmiştir.
Bunlardan Çernobil kazası, hemen her nükleer enerji ile ilgili tartışmada çoğunlukla gösterilen ilk kanıt olma özelliğine sahiptir. Ancak pek çok insan Çernobil’in sadece patladığını bilip neden patladığını bilmemekte olup, kendilerine dahi ders çıkarabilecekleri bir hikayeyi görmezden gelmekte ve bunun sonucu olarak da kolaya kaçıp nükleer enerjiye çamur atmakta. Bir de bu çamur atan insan ünlü bir yazar, bilim insanı ya da insanlar üzerinde etkisi olan birisi ise maalesef bu yanlış bilgi daha da hızlı ve tehlikeli bir biçimde yayılabilmekte. Çernobil kazası gerçekten de gerçekleşmesi düşük ihtimalde olan her olayın art arda insanlar tarafından yapılan hatalar sonucu gerçekleşmesi dolayısıyla gerçekleşmiştir. Peki bu hatalar nelerdi ve neye yol açtılar?
Yapılan hatalardan ilki aslında insani bir hataydı ve tüm bu zincire ilk halkayı takan kişi de Viktor Bryukhanov’du (Viktır Bukanof). Kendisi Çernobil nükleer santrallerinin baş sorumlusuydu ve aynı zamanda sahibiydi. Bu kazadan sonra yanında çalışan baş mühendis ve nükleer fizikçi Nikolai Fomin ve kazanın gerçekleştiği dördüncü reaktörün operasyon şefi olan Anatoly Dyatlov ile birlikte mahkemeye çıkmıştır. Aldığı ceza müebbet hapisti ancak o ve diğerleri sadece on yıl yattıktan sonra Dyatlov’un ölümünün ardından salıverilmişlerdir, bazıları halen daha hayattadır.
Viktor Bukanov dört numaralı reaktörün inşaatı bittikten sonra yapılması gereken güvenlik testlerini geçici olarak askıya aldırmayı başarmış ancak yönetimin değişmesi sonucu tekrardan yapmak durumunda kalmıştır. Reaktör pek çok testi başarıyla geçtikten sonra Dyatlov ve Bukanof bir anlaşma yapmış ve son test de sonuçlandığında her ikisinin de muhtemel bir terfi alacakları bir plan uygulamaya karar vermişlerdir. Bu plana daha sonradan dahil olan Fomin testin yapılması için gereken hazırlıklara 25 Nisan öğle saatlerinde başlamış ancak hazırlıkların çok uzun sürmesi sonucu santralin tecrübesiz gece vardiyası görevi devralmıştır.
Şimdiye kadar gerçekleşip çok da büyük olmayan bu üç olay, gece yarısından sonra yaşanacakların yanında masal gibi kalmakta. Bu olaylar sırasıyla bu üç şahısın yaptığı rüşvet ve terfi planı, hazırlıkların uzun sürmesi sonucunda gerçekleşen ve santralin dengesiz bir hal almasına sebebiyet veren asıl olay gerçekleşiyordu ve son olarak bu testin gecikmesi sonucu tecrübesiz akşam vardiyasına kalması bu üç sorundur.
Bu üç ana olayın sonucunda herkesin nasıl gerçekleştiğini doğru ya da yanlış, az ya da çok bildiği malum patlama oldu ve sonucunda milyonlarca insan etkilendi. Patlama sonrasında da bu üç silahşorlar bir büyük yalanı da son derece hızlı bir biçimde yayarak doğru müdahalelerin yaklaşık üç gün gecikmesine sebep olarak daha da çok hasara sebep oldular ve maalesef bu insanlar ha ettikleri cezayı çekmeden serbest kaldılar. Bu durumda hangisi daha tehlikeli, Nükleer enerji mi yoksa insanların hırsları yüzünden yapabilecekleri mi?