Eski yapılar, insanlara değişik bir his, sıcaklık, yaşanmışlık ve en önemlisi o yıllardaki yaşama dair ipuçları vermektedir. Yeni binalar ise hayatımızı kolaylaştırmakla beraber daha rutin bir hal almaktadır.Şehirlerimizdeki tarihi binaların sayısı ne yazık ki günden güne sürekli azalmaktadır. Bunun en önemli sebebi ise: İnsanlardaki para kazanma hırsı ve lükse olan düşkünlükleridir. Ve sırf bu yüzden koruma alanında olan evlerini bile gözden çıkarmaktalar. Bizler yeri geldiği zaman tarihimiz ile gurur duyup böbürleniyoruz, çocukluğumuza ait anılarımızı yaşanmışlıklarımızı anlatıyor, sonra bir müteahhit ile anlaşıp tüm bu yaşanmışlıklarımızı bir çırpıda harcıyoruz. Yabancılara baktığımızda ise durum tam tersi gözüküyor. Oradaki insanlar, yüzyıllar öncesinden kalma şatolarını bile içindeki eşyalarıyla beraber koruyorlar ve başkalarının da bu güzellikleri görmesini sağlıyorlar. Böylece şehrin kültürel kimliğini korumuş oluyorlar.
Aslında devletler bu tarihi yapıları korumaya teşvik etmeli ve restore işlerinde ucuz kredi yoluyla kolaylık sağlamalılar. Tarihi evlerimizin korunmasına yönelik olarak ülkemizde dernekler de faaliyet göstermektedir. Bu derneklerin hedefi ise: Yerleşim alanlarının, doğal alanların, kültürel varlıkların; tarihsel, bilimsel, sanatsal, sosyal ve ekonomik değerlerinin araştırılması, korunması, yaşatılarak geliştirilmesi ve gelecek kuşaklara iletilmesi hedeflenmektedir. Ülkemizde öyle şehirlerimiz var ki tarihi evleri, dar sokakları, geleneksel yaşam kültürü ile bizi içine almakta ve farklı bir zaman dilimine götürmektedir. Örneğin Hamamönü evleri Altındağ ilçemizde bulunmakta ve kültürel ve sanatsal faaliyetler yoğun bir şekilde gerçekleşmektedir. Özellikle Sanat sokağında evlerin güzelliğinin yanı sıra el sanatları ile uğraşan sanatçıların ürünleri de göze hitap etmektedir.
Gelelim yeni binalara, geniş mi geniş, ferah mı ferah. Camdan bakıyorsun apartmanın yirminci katındasın ve her şey karınca kadar küçük. Bahçen var ama 150 daire sahibiyle paylaşmak zorundasın. Evinin duvarları o kadar ince ki üst komşunun öksürüğünü duyuyorsun. Fakat teknoloji son model, tek tuşa basıyorsun 112 acil servise bağlanıyorsun. Banyolar jakuzili. Oysaki tarihi evlerde tüp şeklinde banyo kazanları ve sobalar var. Musluğu açınca öyle sıcacık su yok. Kazanda ya da sobada ısıtmak gerekiyor suyu. Merdiven derdi yok asansörler var. Her şey tek tuşla halloluyor. Tarihi binada ısınmak için soba yakmak zorundasın. Oysaki binalarda şimdi zaman ayarlı kombiler var. Eve geleceğin saati ayarlayınca ev otomatik ısınıyor. Oturduğun yerden perdeni kumanda ile açıp kapıyorsun. Sonuçta büyük kolaylık insan hayatında. Hal böyle olunca da insan karar vermekte zorlanıyor. Modern binalarda oturanlar kimi zaman tarihi evlerde oturmaya özeniyor. Kimi zaman da tersi oluyor.
Sonuç olarak eski yapılarımızla geçmişimizi yaşatabilmeliyiz. Ama günümüz teknolojisini de göz ardı etmemeliyiz. Çürümeye yüz tutmuş yerleri yıkıp daha modern evler yapmalıyız. Ama sağlam gördüklerimizi restore ederek sıcaklığını kaybetmesine engel olmalıyız. İnsanların tercihi ise yaşa göre farklılık gösterebilir. Bana sorarsanız nostalji benim için daha önemli.