Bu sabah çok erken uyanmıştım. Bu da yetmezmiş gibi ailemi de erken uyandırdım ve sanırım güneşi de. Kendime şahane bir kahvaltı hazırladım. Kahvaltı bana bakıyor ben de ona. Kahvaltımı yaptıktan sonra kendime bol köpüklü bir kahve yaptım. Kahveyi masaya götürürken yarısı döküldü. Kahvenin kalanını içtim ve yere döktüğüm kahveyi temizledim. Dışarı çıktım ve bakkaldan her zamanki gibi günün gazetesini aldım ve banka oturup okudum. Dışarıda benden başka bir tek ağaçlar ve çiçekler vardı ve tabi ki de sabah onu uyandırdığım için bana kızgın olan güneş.
Arkadaşlarımla bir kafeye oturduk. Arkadaşlarım bana bakıp güldü ne olduğunu anlamadım ve çayımı içmeye devam ettim. Sonrasında kendime bir tatlı söyledim. Garson tatlıyı masaya bırakırken aşağı doğru baktı ve o da bana gülmeye başladı. Ben hala ne olduğunu anlamadım ve tatlımı yemeğe devam ettim. Dönüşte yaşlı, gözlüklü ve bastonu olan bir adam eğilerek gidiyordu. Yanımdan geçerken o da bana güldü. Sonra içimden “yeeeeteeer” diye söylendim.
Ve sonra kendi ayağıma baktım ve ben de güldüm neden mi çünkü evden dışarı çıkarken terliklerimle dışarı çıkmışım. Hem kendime gülüyordum, hem de içimden “Bunu yaptığıma inanamıyorum!” diyordum. Eve geldiğimde annem ayağımdaki terlikleri görünce bana “Hayrola kızım bu ayağındakiler de ne böyle” dedi. Anneme durumu anlattım ve birlikte güldük.