İnsanlar yaptıkları veya yapmadan önce saatlerce emek harcadıkları, sonucunda başarılı oldukları konuları herkese duyurmak, herkesten tebrik almak isterler. Bu güdüyü karşılamak amacıyla çeşitli programlar, ödüller ortaya atılmıştır. Bunlardan en büyük iki örnek ise Guinness Rekorlar Kitabı ve Nobel ödülüdür.
İki farklı topluluğa hitap eden ödüllerin nitelikleri de hitap ettikleri gruplar gibi farklılık gösterir. Başarı dediğimiz kavram, uzun çalışmalar ve uğraşlar sonucunda hayatınızın en önemli basamağına tırmanırken gösterdiğiniz azimdir. Bu basamağa tırmanıp o muazzam ödüllere ulaşmak kolay değildir, hiçbir zaman da kolay olmayacaktır. Balzac’ın dediği gibi “Bilginin efendisi olmak için çalışmanın kölesi olmak gerekir.”
Çalışmanın kölesi olduğunuz bu sürecin sonucunda önünüze iki kapı çıkar: niteliklerin kazandığı başarı ve niceliklerin kazandığı başarı kapısı. Bu iki farklı kavram insanın başarıya uzanan yoluna şekil verir. Guinness Rekorlar Kitabı, başarı yolunda nicelliğe göre insanları onore ederken Nobel ödülleri nitellikleri onore eder. Peki, gerçek başarı nicelliklerin doğurduğu bir kavram mıdır yoksa nitelliklerin mi?
İnsan hayatı boyunca çeşit çeşit projeler, ödevler ve sunumlar yapar. Bu tür çalışmaların sonucunda belirli sıralamalar oluşturularak kişinin geleceği belirginleştirilir. Bu yolda bazı öğrenciler saatlerce çalışırken sadece sayılara odaklanıp binlerce sorular çözerler. Geleceklerinin peşinden koşan diğer öğrenciler ise belirli saatler arasında çalışıp sayıya odaklanmadan konuyu kavramaya çalışırlar. Bu öğrencilerden sadece bir kısmı gerçek başarıya ulaşır, gerçek başarının yolunda nasıl yürüneceğini bilen öğrenci.
Tanınan yüzlerce bilim insanı, ünlü düşünürler Guinness Rekorlar Kitabında değil, Nobel alan kısımdadırlar. Neden mi? Çünkü onlar nicelliğe değil nitelliğe göre hayatlarına yön vermiş insanlardır, herkes tarafından örnek alınan insanlardır.
Guinness Rekorlar Kitabı’nda gördüğümüz insanlar genellikle hayatlarımızda ilk kez gördüğümüz, pek fazla tanınmayan kimselerdir, nicelliklerin hayatlarını yönetmesine izin veren insanlar. Onlar o kitaba girmeyi çok büyük bir başarı olarak görürlerken Nobel’e layık görülen insanlar, o ödülü kazanmanın abartılacak derecede büyük bir şey olmadığını savunurlar. İşte o zaman nicel kavramlar insanların üstünde daha büyük bir izlenim yaratmaya başlar ve herkes başarıyı o kitaba girmek olarak görür.
Başarı, herhangi bir ödül kazanmak veya sıralamaya girmek amacıyla çalışmak değil sonucunda başarınıza ek olarak onore edildiğiniz o uzun yoldaki alçak gönüllüğünüzdür. Dünyaya yüzlerce katkı sağlamış insanlar o katkıları ödül almak için sağlamamışlardır. Onlar herhangi bir çıkar gütmeden sadece geleceklerindeki önemli basamağı tırmanabilmek ya da en iyi şekilde tırmanmak için o çalışmaları yapmışlardır. Onlar çalışmalarındaki nitelliklere, kişiliklerini yansıtıp kendilerini dünyaya açan insanlardır. Nietzche’nin de dediği gibi “İnsanlar da ağaca benzer; ne kadar yükseğe ve ışığa çıkmak isterse o kadar kök salar yere,aşağılara,karanlığa,derinliğe,kötülüğe.”