Upuzun gökdelenler, tuğladan binalar, asfalttan yollar, göz alıcı ışıklarla dizayn edilmiş alışveriş merkezleri, sanki her şeyini kaybetmiş gibi telaşla sağa sola koşuşturan insanlar, istedikleri alınmadığı için dövülmüş gibi ağlayan çocuklar… Gerçekten de yorulmaya başlamadık mı bu hayat düzeninden? Her gün aynı tantana. Evden okula, okuldan eve; evden işe, işten eve. Bu durumdan artık bıkmaya başladığımızı hissediyorum. Aynı zamanda vücudumuz da bıkmış gibi bu durumdan. Gün geçtikçe bu bıkkınlık sağlığımıza da yansımaya başlıyor.
Bir büyüklerinize bakın bir de kendinize; özellikle dedelerimiz, büyükannelerimiz çoğu zaman bizden daha sağlıklı oluyor. Biz onların yaşına geldiğimizde kim bilir nasıl olacağız? Tabi onların yaşına gelip gelemeyeceğimiz bile kesin değil. Onlar bizim yaşımızdayken köylerinde huzurlu bir şekilde oturuyor, tek akıllarına taktıkları şey hayvanları oluyordu. Bizim gibi mutsuz, hayattan bıkmış değillerdi tam tersi yaşamaktan keyif alıyor, iyi ki hayattayım diyorlardı. 2022 yılında da bu konuyla ilgili bir araştırma yapılmış ve düzenli olarak ormanlık alanda vakit geçiren insanlara ormanların olumlu etkileri olduğu kanıtlanmış. Bu araştırma ile doğanın stresi azalttığını, ruh sağlığına iyi geldiğini, mutluluk hissini arttırdığına ulaşılmış. Sadece düzenli bir şekilde ormana gitmenin bile bu kadar inanılması güç etkileri varsa bir de düşünsenize bütün hayatınız boyunca ormanlık bir alanda yaşıyorsunuz. Ufak tefek sorunlar dışında hayatımız muhteşem olurdu. Tıpkı büyüklerimizin yaşadığı gibi bir hayat.
Bence yıllar geçtikçe insanların yaşam sürelerinin azalmasının en önemli nedenlerinden biri de bu. Büyüklerimiz belki de doğada yaşadıkları için bizden daha mutluydular. Günbatımı, altında yemyeşil bir arazi gördüğümüzde nasıl içimizde kelebekler uçuşuyorsa, nasıl bir dakikalığına bizden daha mutlu kimse olmuyorsa , içimiz huzurla doluyorsa… Her gün bu her tarafı taştan yapılmış, mutsuz, ölü şehir yerine; şöyle çiçekler ile bezenmiş, kuşların cıvıl cıvıl ötüştüğü bir manzaraya bakarak günaydın dediğinizi düşünsenize. Bir yandan işlerinizi yaparken bir yandan da o muhteşem manzaranın keyfini çıkarıyorsunuz. Sinir, stres, yorgunluk hiçbir şey kalmaz insanda. Bu da araştırmada da gösterdiği gibi insan sağlığını olumlu etkiler. Bu yüzden araştırmanın sonuçları gerçeği yansıtıyor. Hatta yıllar geçtikçe insanların yaşam sürelerinin azalmasının kentlerde yaşamamıza bağlı olduğunu düşünüyorum.
Tabii ki şehir hayatı, görkemli bir yaşam da bünyemizde olumlu etkiler yaratabilir ama ben bunlardan hiçbirinin sağlığımız üzerinde bir etkisi olduğunu düşünmüyorum. Tam tersi sağlığımızı her geçen gün daha da kötü etkiliyor. Şehirler, görkemli hayat tarzı ile insanları kendi şöhretinin altında ezmeye; bizi mutlu eden tek şey ise para olmaya devam ediyor. Şehirde yaşamaya devam ettikçe diğer insanlara hava atmaktan başka mutluluk kaynağımız olmamaya devam edecek. Kendi egomuz altında ezilmeye başlayacağız, hatta başladık bile.
Artık şehirlerde yaşamaya başladığımız ve buna alıştığımız için tekrar doğaya yerleşmek gibi bir şansımız yok. Onun yerine araştırmada da bahsettiği gibi düzenli olarak ağaçlık bir alana gidip en azından biraz temiz hava alabiliriz. Gerçi yakında bunu da yapamayacak duruma geleceğiz. Gün geçtikçe doğayı korumak yerine doğaya daha da zarar vermeye başlıyoruz.