Kapitalizm ve sosyalizm, özellikle son iki asırdır çok tartışılan ve birbiriyle karşılaştırılan iki siyasi ve ekonomik sistemdir. Günümüzde, çoğunluk kapitalizmi savunsa da halen sosyalizmi destekleyenler de vardır.
Öncelikle sosyalizmden başlayacağım. Sosyalizmi basitçe tanımlamak gerekirse; sosyalizm, devletin insanlardan alabildiği kadar alması ve insanlara layık olduğu şeyleri vermesidir. Sosyalizm, halkın sınıfsal ve ekonomik olarak eşitliğini savunur. Sosyalizmde özel şirketler ve özel üretim yoktur, kamu bazlı üretimi destekler.
Kapitalizmi de şöyle tanımlayabiliriz: Üretim araçlarının özel mülkiyetine ve bunların kar amacıyla işletilmesine dayanan ekonomik sistemdir. Ekonomik aktiviteler kar amacıyla yapılır. Arz-talep dengesi toplumun istek ve ihtiyaçları doğrultusunda belirlenir.
Sosyalizm hakkında biraz daha detaya girelim. Sosyalizm sözcüğü ilk kez 1832 bir Fransız gazetesinde geçmiştir. Paris Komünü, 1871’de kurulan ve sosyalizmin ilk uygulandığı ülkedir. Sosyalizmin; ütopik sosyalizm, bilimsel sosyalizm, demokratik sosyalizm vb. gibi birçok kolu vardır. Sosyalizmin amaçlarından biri sanayi devrimi ile ortaya çıkan gelir eşitsizliğini ortadan kaldırmaktır. Sanayi devriminin ilk dönemlerinde bazı işçiler günde 20 saate kadar çalışabiliyordu ve bu durum bazı sosyalizmi destekleyen kişiler tarafından kölelik olarak adlandırılmıştır ve aslında sosyalizmin ortaya çıkmasının temel nedenlerinden biri de budur. Sosyalizm bu kadar pozitif şeyi savunuyor ancak bu görüşleri pratiğe geçirilebilmiş midir? Tarih boyunca sosyalizm ile yönetilen bütün devletler hiçbir zaman refah içinde olamamıştır yani bu da demek oluyor ki bu görüşler, görüş olmaktan öteye geçememiştir. Sosyalistler genellikle özgürlüğü savunur ve sosyalizmin özgürlükçü bir düzen olduğunu söylerler. Ancak, sosyalizmin aslında uygulanmaya başlandığında öyle bir düzen olmadığı, insanların özgürlüğünü iyice kısıtlayan ve insanları köleleştiren bir sistem olduğu ortaya çıkmıştır. Söylemlerine göre sözde köleliğe karşı çıkan bir düzen olsa da insanları asıl köleleştiren düzen sosyalizmdir. Sosyalizm uygulanmadan önce sosyalizmi savunanlara pek bir şey de söyleyemeyiz aslında. Fakat, sosyalizmin mükemmel bir şekilde uygulanmasının imkansız olduğu gün gibi ortaya çıktıktan sonra bile halen bu düzeni savunanları hayretle izliyorum.
Biraz da kapitalizm hakkında konuşalım. Kapitalizm bir ekonomik sistemdir ve ilk çağdan itibaren kapitalizmin etkilerine rastlayabiliriz. Tam olarak kapitalizme geçiş ise 16. yüzyılda, Avrupa’da başlamıştır. Mükemmel bir sistem değildir, evet. Lakin, insanoğlu tarafından şu ana kadar daha iyi bir sistem ortaya atılamamıştır, dolayısıyla şu andaki en uygulanabilir sistem diyebiliriz. Genellikle adaletli bir sistem olmadığı öne sürülerek eleştirilir. Aslına bakılırsa, bu gayet doğru bir eleştiridir. Ancak, kapitalizm ne kadar adaletliyse sosyalizm de aynı derecede adaletlidir. Hatta, sosyalizmdeki halkın düşük refah seviyesinde olduğunu -gösterdiği emeğin karşılığını alamadığını- hesaba katarsak kapitalizm daha adaletli bile diyebiliriz. Kapitalizm altında bir çalışan özgürdür diyebiliriz. Yeterli sermayesi varsa kendi özel işini kurabilir, özel işini kurmak istiyorsa ancak yeterli sermayesi yoksa o sermayeyi elde edene kadar bir özel şirkette veya kamu şirketinde çalışabilir veya direkt bir kamu şirketinde veya özel şirkette çalışabilir. Kapitalizm, hayattan zevk almamızı sağlayan aslında birçok şeyin doğmasını sağlamıştır. Kapitalizmi özetlemek gerekirse, adaletsiz gelir dağılımı gibi birçok negatif yönü olsa da şu anda dünyada en uygulanabilir düzendir.
Winston Churchill’in bu konu hakkında çok güzel bir sözü vardır: “Kapitalizmin doğal ahlaksızlığı; nimetleri, adaletsiz paylaşmasıdır. Sosyalizmin doğal fazileti ise sefaleti eşit paylaşmasıdır.” Winston Churchill’in sosyalizm karşıtı bir birey olduğunu göz önünde bulundurursak bu sözde anlatmak istediği, kapitalizmin de kötü yanları olsa da sosyalizme kıyasla çok daha mantıklı bir sistem olduğudur ve bu söz düşüncelerimi destekler nitelikte bir sözdür.