Her zamanki gibi okula gitmek için oda arkadaşımın alarmının sesiyle uyandım. Fakat kendime gelmem için biraz zaman gerekliydi ve ben bu zamanı belletmen öğretmenimiz içeri girinceye kadar kullandım. Zaten en fazla o zamana kadar yatakta kalabiliyorduk.
Belletmenimiz içeri girip bizleri uyandırdı ve tatlı bir dille bizi hazırlanmamız için uyardı. Belletmenimizin uyarısını ikiletmeden gücümü toparladım ve yüzüm yıkamak için lavaboya gittim. Kendime gelmek için en soğuk suda yüzümü yıkadım, dişlerimi fırçaladım. Artık akşamdan hazır ettiğim sarılı morlu okul formamı giymek için hazırdım. Yatağımı tam olarak bulmak istediğim gibi topladım ve okul formamı giydim. Oda arkadaşıma hazırlanıp hazırlanmadığını görmek için arkamı döndüğümde, çok yavaşsın dedi ve çantasını omuzlayarak kapıya yöneldi. Ben de çantamı alıp arkasından kapıya yöneldim. Her sabah olduğu gibi dolaplarımıza çantalarımızı koyduktan sonra sabah kahvaltımızı yapmak için yemekhaneye gittik. Kahvaltımıza başladıktan birkaç dakika sonra d
iğer yatılı arkadaşlarımız geldi hepsinin suratı sirke satıyordu. Hiç kimse konuşmuyor sadece uykulu gözlerle kahvaltılarına bakıyorlardı. Ben kahvaltımı bitirip çantamı aldım ve dersimizin olduğu sınıfa gittim. Okul her ders için farklı sınıfa koşturmakla benim pilimi bitirdi, aynı zamanda günümü de. Derslerin bitmesiyle nihayetinde yurda çıktım ve kendimi odamızdaki koltuklardan birinin üstüne attım. On dakika kadar dinlendikten sonra spor kıyafetlerimi giydim ve oda arkadaşıma çok yavaşsın dedim, arkam dönük bir şekilde. Ondan ses gelmeyince arkamı döndüm. Bir de ne göreyim, bulduğu ilk koltukta uyuya kalmış. Yanına gidip uyandırdım ve onu dostça fırçaladım. Hemen kalktı ve hazırlandı. İki saat üzerine yurda geri döndük. İkimizde, “Yarın yapmayacağım!” dedik. Tabi ki de ikimizde yapacaktık çünkü işin ucunda yemek ısmarlamak vardı. Bu anlaşma ikimizi de zorlasa da aslında spor yapmak için bir vesileydi. Anlaşmamıza göre günlük sporu kaçıran diğerine yemek ısmarlayacaktı.
Duşumuzu aldıktan sonra yemeğe kadar telefonlarımıza baktık. Yemekten sonra ders çalışmak için kütüphaneye gittik. Tam kitabımı açtığım anda annem aradı ve “Hazırlan geliyoruz!” dedi sonra telefonu kapattı. Oysa hafta içinde alamazlardı beni. Bu sebeple annemi tekrar aradım ve izin vermeyeceklerini söyledim. Annem “İzin aldık.” dedi ve yine tlefonu acelesi varmış gibi kapattı. O zaman anladım ki bir sıkıntı var. Hocama annemin alacağını ve okulun bundan haberdar olduğunu söyledim. Eşyalarımı toplamaya yurda geçtim. Toparlanırken annemden bir telefon daha geldi. Aşağıdalardı. Koşarak gittim. Biraz da korkuyordum ne oldu diye aslında.
Okulun önünde bir tane araba vardı bizim arabamız değildi ama annem geldiklerini söylediği için kapıyı açtım ve içeride annemin olduğunu düşünerek “Bir sorun mu var! Ne oldu anne?” dedim. Bir anda fark ettim ki arabada annem yoktu. Tanımadığım birisi şoför koltuğunda oturuyordu. Utanarak özür dileyip kapıyı kapatacaktım ki beni durdurdu, kendisini tanıttı. Şok olmuştum. “Bunu benden sakladıklarına inanamıyorum!” dedim. Nasıl olur da ablam evlenmişti.