Şiddetten arınmış bir dünya diliyorum. Nefretten, öfkeden, kinden, tüm kötülüklerden arınmış, küçük bir çocuk saflığında bir dünya… İnsanın insandan ayrılmadığı, hırsın gözü karartmadığı, saygının kimsede eksik olmadığı bir dünya çok güzel olmaz mıydı? Hırs bir seviyeye kadar yararlı olsa da çoğunluk hırsı zararlı miktarlarda benimsemiş durumda. Bu dünyada bir insanın hırs peşinden giderken yapamayacağı şey çok azdır. Bir bireyin en büyük düşmanıdır bence hırs. Ne de olsa keskin sirke küpüne zarar derler. Her şeyin fazlası zarar derken en kötü huyların bile fazlasını kişiliklerimize yerleştirdiğimiz bu dünya keşke pamuk şeker pembesinden olsa. Gerçekleşmez belki ama dilemeye değer.
İnsanların elinde olmayan sebeplerden dolayı hayatlarının sona erdiği bir dünyada yaşamamayı diliyorum. Kimse ırkından, dilinden, dininden, cinsinden, yaşından dolayı farklı muamele görmesin, susuzluktan, açlıktan, yoksulluktan ölmesin. Kızların gece dışarda gezmekten korkmadığı, küçük çocukların, hayvanların, kadınların, erkeklerin, 7’den 70’e kimsenin şiddete maruz kalmadığı, insanların seçimleri ve düşünceleri yüzünden dışlanmadığı bir dünya sadece hayallerimizde mi kalmak zorunda? Kırmadan, kırılmadan kendimizi ifade edebildiğimiz, hayır diyebildiğimiz, hayır ne demek bildiğimiz bir hayat… Gerçekleşmez belki ama dilemeye değer.
Paranın insanın yaşama sebebi olmadığı, para için değil zevk için, mutluluk için, gerçekten isteyerek çalışılan bir sistemin içinde olsak keşke. Maddiyat için manevi zararlara yol açmadığımız, para için, güç için öldürüp ölmediğimiz, onun yerine sevip saydığımız bir dünya. Paylaştığımız şey sevgi olsun. Aşk olsun, mutluluk olsun. Bunlar paylaştıkça çoğalsın, bunların alışverişi yapılsın. Mutluluktan, sevgiden kim zarar görmüş şimdiye kadar? İnsanlar insan olduğu için anlaşsın. Gerçekleşmez belki ama dilemeye değer.
Teknolojinin anıları gölgede bırakmadığı, gençlerin, yaşlıların hatta küçük çocukların bile saatlerini çalmadığı günlere dönmek istiyorum. Toplanmalarda ekranlara değil gülen suratlara baktığımız, sohbet ettiğimiz, gerçekten iletişim kurduğumuz, asosyal, sanal bir dünyada değil de gerçek dünyada sosyalleştiğimiz zamanların hayatımızdan koparılmasına izin vermeseydik, manevi değerlerimizin, kültürümüzün popülerleşen düşünceler tarafından dama atılmasına müsaade etmeseydik, ileride bir dönemde hayatlarımızın tamamen teknolojinin kontrolü altında olacağını bilerek yaşamasak keşke. Gerçekleşmez belki ama dilemeye değer.
Dünyamızı yok etmediğimiz, kendi evimizi savurganlıklarımızla yıkmadığımız, parçalamadığımız bir yaşamımız olsa… Ormanlarımızın kâğıt parçaları gibi yanmamasını, hayvanların üzerimize aksesuar olmak üzere öldürülmemesini, suların tükenmemesini, küresel ısınma denen o dev ve gerçek girdabın dünyayı günden güne içine çekmemesini sağlayacak bilinçte bireyler olabilsek çok güzel olmaz mıydı? Buzullarla beraber başta biz insanlar olmak üzere bu dünyadaki her canlının hayatı ellerimizde eriyip gidiyor. Bu tehditlerle ilgili sadece konuşmak yerine gerçekten harekete geçtiğimiz, dünya liderlerinin bu tehditlerin bir başkasından çok daha önemli olduğu düşüncesini benimsediği günler gelse keşke. Gerçekleşmez belki ama dilemeye değer.
Neden insanlığın insanlığı yok etmesine göz yumuyoruz? Neden açgözlülük denen bu utanç verici huyumuzun bizimle beraber tüm dünyayı ele geçirmesine izin veriyoruz? Yakıyoruz, yıkıyoruz, öldürüyoruz ama neden sevemiyoruz, sayamıyoruz? Neden yaşadığımız bu harika evrenin mükemmelliklerinin farkına varıp onları koruyamıyoruz? Bu nedenlere, bu isyanlara ihtiyaç olmayan bir dünya diliyorum sizden. Gerçekleşmez belki ama, dilemeye değer.