Olanların, olacakların, olmuş olanların neden gerçekleştiği, varlıklarımızı bu dünyanın varlığını bu samanyolunun ve nicesinin varlığını çok sorguluyorum şahsen ve bu sorduğum ‘neden’ sorusunun cevabını tam anlamıyla çözebilmiş değilim.
Bunu daha da spesifikleştirmek gerekirse kendi varlığımı, yaşadıklarımı, gördüklerimi, bildiklerimi ve bilmediklerimin nedenleri.
Şu ana kadar yaşadığım şeylerden bahsedersem ise düştüm, yaralandım, acı çektim, farklı duygular hissettim, heyecanlandım, üzüldüm, sinirlendim ve bunun gibi bir sürü negatif veya pozitif şeylerle karşılaştım çok uzun süredir bu hayattı deneyimlemesem de bunlarla yüz yüze geldim ve çoğumuz yüz yüze geldik.
Fakat biz bunları yaşamak istedik mi?
Biz zamanında ağlamak zamanında gülmek istedik mi?
Biz şu ana kadar yaşadıklarımızı ve yaşayacaklarımızı istedik mi?
Açıkçası ben bu dünyaya kendi isteğimle geldiğimi düşünmüyorum.
Diğer tarafa bakarsak geldik yapabileceğimiz bir şey yok kendi canımıza kıyabiliriz ama ondan sonra ne olacak kesin olarak bilmiyoruz. Şu an insan adı verilen bir ”canlı” türüyüz nefes alıyoruz, hissediyoruz, düşünüyoruz dünya denen bir platformdayız ve bu düzen çok uzun zamanlardır sürüyor bizde bu düzenin istemesekte bir parçası oluyoruz.
Belirli bir ömrümüz var belirli bir zaman sonra son kullanım tarihimiz geçiyor ve ölüyoruz aynı doğumumuz gibi.
Yine biz ölmek istiyor muyuz?
Belki bu istemeden geldiğim düzenden zevk almaya başlamıştım, belki daha bu düzenin varlığını bilmeyen küçük saf bir insan yavrusuydum?
Neden istemediğim can bana verilirken istemediğim can yine istemediğim bir şekilde benden alınıyor?
Tamam şimdi arka arkaya olan bu hayat döngüsünün başına ve sonuna baktıysak bu döngünün bir de baştan sonuna kadar olan kısmına bakalım.
Genç bir insansınız bu size sizin isteğiniz dışında verilen hayatla hoşunuza giden şeyler yapama imkânı sunuyor kısaca hayaller kurabiliyorsunuz.
Hayallerinizi tetikleyen, etkileyen ve engel olan bir sürü faktör var ve siz bu hayallerinize ulaşmak için gereken yönde bunları kullanmanız gerekiyor.
Fakat bazen bu prosedürler göründüğünden daha zor ve acımasız çıkıyor en sonunda sizi arzu ettiğiniz şeyden alı kılıyor.
Fakat o aştığınız engeller yine de sizi hayatta bir konuma getiriyor, olmak veya yapmak istediğiniz şeyin sonucunda başkalarının gerçekleştiremediği hayallerini gerçekleştiriyorsunuz
Yani olmak istediğiniz kişiyle başkalarının olmak istediği kişi yani olduğunuz kişi gibi bir ayrım doğuyor.
Küçükken büyüdüğünde pelerinsiz bir kahraman olup herkesi, her şeyi kurtarmak isteyen bir çocuk büyüyünce neden suçlu oluyor veya bu çocuk kimin tarafından kötü karakter oluyor.
Madem herkes herkesin hayatında farklı rollere bürünüyor, neden bize bu döngü yaşatılıyor sonuçta ne kadar iyi olsanız da birisinin hikayesindeki kötü karaktersiniz veya ne kadar kötü olsanız da birisinin hikayesindeki iyi karaktersiniz madem herkes aynı rolü bir şekilde yaşayacak bu döngünün içinde olmamın anlamı ne?
E o zaman ben yaptığım bütün şeyleri bir hiç için yapmışım, madem her şekilde hem istediğim hem istemediğim olacakmışım neden o engelleri aşmışım bir gereksizlik, hiçlik uğruna mı bunları yapmışım.
Size Fernando Pessoa’nın Huzursuzluğun Kitabı adındaki eserinden alınan ” İstemeden varım ve istemeden öleceğim. Olduğum şeyle olmadığım şey arasında, hayal ettiğim şeyle hayatın beni yaptığı şey arasında bir boşluğum.” sözünden esinlenerek bu yazıyı yazdım.