Sağlık yönünden ve psikolojik olarak zor bir dönemden geçiyoruz. Bağışıklığımızı güçlendirmek, sağlığımızı ve psikolojimizi korumamız da oldukça önem taşıyor. Yapılan çoğu araştırmada, tükettiğimiz besinler vücudumuzun metabolik enerji gereksinimini sağlamakla birlikte, zihnin de dahil olduğu birçok beyin fonksiyonlarını etkiler. İnsan davranışlarının ve psikolojisinin de direkt olarak vücudumuzdaki hormonlarla alakalı olduğu sonucu görülmüştür. Bundan çıkarılabilir ki beslenme alışkanlığımız ve psikolojimiz arasında oldukça güçlü bir bağlantı var.
Finlandiya gibi ülkelerle aynı skalada olmasak da biz de ülkece çok fazla kafein tüketiyoruz. Bu kafeinin çoğu çaydan geliyor. Az alındığında kafein aslında çok faydalı olabilir. Kafeinin uyandırıcı ve dikkat artırıcı özelliği vardır. Bunların dışında anksiyetenin etkilerini hafifletir ve beyinde bulunan adenozin reseptörlerine etki eder. Yani fazla tüketilmediği sürece yorgunluk ve baş ağrısı hissini engellemektedir.
Ama fazla tüketimi de insan psikolojisini olumsuz yönde etkileyebilir. Gün içinde 2 fincandan fazla kafein tüketimi sinir ve endişe gibi ruh hallerinin oluşmasına neden olabilir. Bu durum daha fazla kalori almaya, dolayısıyla kilo alımına zemin hazırlar. Su tüketimini artırmak faydalı olacaktır. Bitki çayları, süt ya da ayran kahveye alternatif içecek olarak tüketilebilir.
Bize hayatımız boyunca hep karbonhidratlı yiyeceklerden kaçınmamız söylendi ama hakikat pek de öyle değil. Karbonhidratlar kan akışını hızlandırır, dolayısıyla dingin ve sakin kalmamızı sağlar. Aşırı düşük karbonhidratlı diyet yapan insanların, depresif ruh haline eğilimlerinin yüksek olduğu gözlemlenmiştir. Karbonhidrat eksikliği belirtilerinde halsizlik, unutkanlık ve yorgunluk hissi vardır.
Bazı yiyecekler ise mutluluk hormonu olarak da bilinen serotoninin salgılanmasını sağlar. Örneğin yumurta, ceviz, yulaf ve peynir. Bunlar triptofan değeri yüksek besinlerdir, triptofan ise vücutta serotonin salgılanmasını arttırır. Çikolatanın insan psikolojisini doğrudan etkilediği bilinmektedir. Çikolata yediğimiz zaman %75 oranında bağırsaklarımızda, %25 oranda ise beynimizde serotonin hormonu salgılanır.
Klinik araştırmalar sonucu azlığının depresyona yol açtığı ortaya çıkan bir diğer besin maddesi ise folik asit. Folik asit azlığı, beyinde serotonin azalmasına neden olmaktadır. Depresyonlu hastaların diğer insanlara oranla daha az folik asit miktarına sahip oldukları görülmüştür. Ispanak ya da bir bardak portakal suyu folik asit dengesini sağlamanızda yararlı olacaktır. Bunun yanında koyu yeşil yapraklı sebzeler, pancar, portakal, greyfurt ve tam buğdayda fazlasıyla folik asit bulunur.
Omega-3 ise bize çocukluğumuzdan beri annelerimiz tarafından balık yedirmek için bir koz olarak kullanıldı. Peki omega-3 gerçekten o kadar yararlı mı. Bu sorunun cevabı evet. Ceviz, avokado, balık, somon gibi gıdalarda bulunan omega- 3, insan psikolojisini etkiler. Omega-3’te bulunan bazı asitler, beyin gelişimi ve fonksiyonları için oldukça önemlidir. Yapılan araştırmalarda, omega-3’ün bipolar bozukluk, şizofreni ve depresyon tedavilerinde olumlu etkilerinin olduğu görülmektedir.
Yani besinlerin yokluğu birtakım psikolojik sorunlara yol açtığı gibi bazıları hali hazırda var olan sorularımıza deva olabiliyor. Bu ve bunun gibi daha nice örnek de insan beslenmesinin aslında hayatımızın ne kadar büyük bir parçası olduğunu kanıtlar nitelikte.