Hepimizin vazgeçemediği yegâne şey: Yemek. Sabah gözümüzü açtığımız andan gece yatağa girene kadar sürekli olarak bir tüketim içindeyiz: mutlu olduğumuzda yiyoruz, üzgün olduğumuzda yiyoruz. Öyle ki sonsuz bir döngünün içinde gibiyiz. Yemekten oluşan koca bir döngü… İhtiyacımızdan fazla yemek tüketmemizin sebebi ne? İhtiyacımızdan fazla tüketmemiz bizim gözü doymayan biri olduğumuzu mu gösterir? Yoksa bu davranışımız küçüklükten beri çok tüketen bir toplumda yetiştiğimizden dolayı benliğimize işlenen bir davranış mıdır? Peki yemek tercihlerimiz kişiliğimizi yansıtır mı? Yoksa yemek tercihlerimiz de mi tamamen içinde bulunduğumuz toplum ve kültürün birer ürünüdür?
Geçmişten günümüze birçok şey gibi yemek de değişip gelişti. Taş devrinde avcı ve toplayıcı olan insanlar, genellikle bulundukları yerde bolca olan meyveleri ve sebzeleri tüketiyordu. Deniz kenarında yaşayan insanların ana besin kaynakları ise avladıkları balıklar veya topladıkları midyelerdi. Zamanın geçmesiyle birlikte insanlar farklı coğrafyalara dağılıp çoğaldılar ardından da farklı kültürler ve yemekler ortaya çıkmaya başladı. Coğrafi keşiflerle birlikte yeni sebze türleri de yemek kültürüne girmeye başladı. Örneğin, Amerika’nın keşfiyle birlikte patates ve domates gibi sebzeler yemeklerde kullanılmaya başlandı. İnsanın yiyeceklerle olan ilişkisi ise gün geçtikçe daha da güçlendi. Eskiden yalnızca bir ihtiyaç, bir zorunluluk gözüyle bakılan yiyecek, kimi insanların ekmek kapısı kimilerinin ise kötü gün dostu oldu. Popülasyonun da artmasıyla birlikte açlık sorunu ortaya çıktı ve bilinçsiz tüketim arttı.
Dünyada yemeği iyi ve kötü gün dostu olarak gören insan sayısı çok fazla. Öyle ki yemekte kendilerini buluyor gibiler. Bu da sonunda obezite gibi birçok hastalığı beraberinde getiriyor. Bence bu tür insanların yemekle aralarında kurduğu bu ilişkinin temel sebebi hayatlarındaki birtakım duyguların eksik olması ve onlarında bu duygu eksikliğinin çaresini yemekte bulmaları. Yalnızca duygu eksikliği değil, insanların belirli bir yiyeceğe veya yiyeceklere bağlı olmasının sebebi onların kişiliklerinden de kaynaklanıyor olabilir. Peki ya yiyecek tercihlerimizi neler etkiliyor? Gerçekten kişiliğimizle yemek alışkanlıklarımız arasında bir ilişki var mı?
Yemek alışkanlıklarımızı etkileyen ana faktörler yaşadığımız yer ve etkisi altında bulunduğumuz kültürdür. Bunların dışında karakterimizin de yemek alışkanlıklarımız üzerindeki etkisini göz ardı edemeyiz. Temel olarak yaptığımız her şey aslında kişiliğimizi gösterir. Saçımızı taradığımız yönden, kullandığımız kelimelere kadar düşünebildiğimiz her şey.
Bir insanın kişiliği 0-7 yaş arasında gelişir ki yemek tercihlerimiz de bu yaşlar arasında gelişir. İlerleyen yıllarda da yemek tercihlerimiz küçük değişikliklere uğrayabilir. Yapılan araştırmalara göre et seven insanlar pragmatik ve iş odaklı olurken et sevmeyen insanlar ise hizmet odaklı ve liberaldir. Ayrıca çok fazla lif tüketen insanların, tüketmeyenlere oranla daha fazla deneyime açık, romantik ve yaratıcı olduğu görülmüş. Elde edilen bu sonuçlar kız ve erkek katılımcılar içinde aynı.
Özetleyecek olursam, karakterimiz hayatımızdaki birçok şeyi etkilediği gibi yemek alışkanlıklarımızı da etkiler.
Kaynakça:
- https://www.google.com/amp/s/www.vice.com/amp/en_us/article/evgnam/what-the-foods-you-eat-say-about-your-personality
- https://projects.ori.org/lrg/pdfs_papers/personality-eatinghabits.pdf