Ülkenin en kabiliyetli ve tanınmış istihbarat ajanlarından biriydim. Bir gün yine her zamanki gibi sabah kalktım, yatağımı topladım, kahvaltımı ettim, üstümü giyindim ve işe gitmek üzere evden çıktım. Arabama bindim ve işe doğru yola koyuldum. Yol yaklaşık bir saat sürdü, tam arabadan iniyordum ki bir şey fark ettim. Bir kağıt parçası cebimden yere düştü. Bir adres ve altında not yazılıydı: Bu adrese gel. Kendimi bir an için tehlike altında hissettim çünkü nasıl olduysa ben evdeyken birisi evime girmiş, bu notu pantolonumun cebine koymuş ve evimden çıkıp gitmişti, işin garip yanı ise bunu ben fark etmeden yapabilmişti. Bundan bu notu yazan ve cebime koyabilmeyi başaran kişi veya kişilerin uzman olduğunu anlamıştım çünkü genel olarak çok dikkatliyimdir ve evime birilerinin girdiğini rahatlıkla anlayabilirim ancak bu sefer hiçbir şey anlamamıştım.
Kimseye bir şey söylemeden arabaya tekrar bindim ve kağıtta yazan adrese doğru yola koyuldum. Oraya vardığımda etrafta yalnızca çok büyük bir hangar vardı, herhalde beni bekleyen kişi veya kişiler oradaydı. Arabamdan indim ve o hangara doğru yürüdüm, yaklaştığımda evvela içeriyi kontrol etmeliydim. Kapıdan içeriyi dinledim ama hiçbir şey duyamadım bu nedenle içeriye girmeye karar verdim. Tabancamı elime aldım ve “Girilmez!” yazan kapıdan içeriye girdim , ortalıkta kimse yoktu. Ben de yürümeye devam ettim ama hâlâ birilerini göremiyordum, tam arkamı dönüp çıkacakken aniden kafama doğrultulan altı adet silahın sürgülerinden gelen sesleri ve tabancamı atmamı dile getiren kişinin sesini duydum. Yapabileceğim bir şey olmadığını biliyordum bu nedenle soyguncu veya mafya olduklarını tahmin ettiğim kişilerin dediklerini yaptım ve silahımı atıp yavaşça dizlerimin üstüne çöktüm. O an kendi kendime buraya neden tek başıma geldiğimi sorguluyordum, kendime kızıyordum ve bir de ne yapabileceğimi düşünüyordum. Yavaşça yanıma geldiler ve hiçbir şey söylemeden başıma küçük bir çuval geçirdiler ve bir arabaya bindirdiler.
Çok geçmeden araba durdu ve bizi indirdi ancak buna bir anlam veremedim, beni diğer bir yere götürmeyi planladılarsa neden en başta oraya gelmem için oranın adresini vermemişlerdi? Belki de yerlerini bilmemi istememişlerdi. Başımdaki o tozlu çuvalı çıkardıklarında bir odadaydım ve karşımda önceden görmediğim bir adam dikiliyordu. Peki benden ne istiyordu bu adamlar? Başlarındaki adam bana her şeyi anlattı, beni çok hassas olduğum bir konu da tehdit etti ve sonunda kazanacağım bazı şeylerden söz etti. Kazanacağım o şeyler beni biraz olsun etkilemedi ama beni tehdit ettiği için yapabileceğim bir şey yoktu, dediklerini yapacaktım yani onlarla bir soygun yapacaktım ama o zaman bunun yalnızca bir soygunla kalmayacağını bilmiyordum.
O ilk gün söz ettikleri soygunu en ince detayına kadar planlamış ve olabilecek neredeyse her şeyi düşünmüş başımızdaki adamın bütün direktiflerine uyarak tarihteki en büyük soygunlardan bir tanesi olan bu soygunu başarılı bir biçimde gerçekleştirmiştik. O zaman yakalanmamıştık, kimliğimizle ilgili hiçbir şey bilinmiyordu ancak bu bilinmezliğin ne kadar süreceğiyle ilgili herhangi bir fikrimiz yoktu bu nedenle daha fazla burada kalamazdık. Başımızdaki adam bunu da planlamıştı tabii ki kaçışımızın her adımını plana uygun bir biçimde gerçekleştirdik ve artık ülkemize geri dönemeyecektik. Birlikte yapacağımız başka soygunlar da olacaktı ileride ve birbirimizin en iyi arkadaşları olacaktık. Ama ne yazık ki artık hiçbirimiz ailelerimizi göremeyecektik. Aileme zarar gelmemesi, beni kaçırdıkları gün tehdit ettikleri konu, için girdiğim bu işin sonunda onları bir daha hiç göremeyeceğimi düşünememiştim.