Bir zamanlar Dünya dan çok uzak ama bir o kadar da Dünya ya yakın bir gezegen varmış. Bu gezegen Dünya ya benzediği kadar bir o kadar da farklıymış bu gezegen. Bu gezegendeki canlılar , doğa , yaşam tarzları her şey nerdeyse bizim Dünyamız gibiymiş. Tek fark bu dünyada hayvanlar bizim dünyamızdaki insanların görevleriyle tamamen yer değiştirmiş.
Yani bu dünyada bütün canlı türleri insanlar gibi yaşarlarmış. Burada inekler çiftçi ,koyunlar doktor , kediler bilgisayar mühendisi , ayılar mühendis , arılar postacı … Her hayvan türünün kendi okulu ve yapabileceği meslekler sınırlıymış .Aslında ilk önce bu fikre hayvanlar olumlu bakmamış .Çünkü aslanlar hukuk okuyacakken ayıların gelecekte inşaat da çalışma fikirleri hoşlarına gitmemiş mesela. Ama en sonunda bütün hayvanlar kabullenmiş bunu. Çünkü bir arıdan tuğla taşıyıp beton dökmesini beklemek saçma olurmuş tabi. Yada bir balığın ressam olmaya çalışması veya bir kuşun piyanist olması saçma gelmez mi kulağa. Hayvanlar uzun bir süre bu şekilde huzurla yaşamışlar demek çok isterdim ama tabi ki bu durumdan mutlu olmayan bir sürü hayvan vardı .Mutlu değillerdi çünkü tek bir alana sıkışıp kalmak ve bunun onların seçimine bağlı olmaması canlarını sıkıyordu. Ve onları kim suçlayabilir .Onlara ne türde bir hayvan olmak istersin diye sorulmadı. İşte bunlardan biri de Pamuk idi. O bir köpekti ve isminin aksine sert ve katı bir köpekti .Köpeklerin olabileceği pek çok meslek vardı aslında. Askerlik, güvenlik, koruma, polislik gibi ama aslında bakarsak bu meslekler pek de farklı değildi onun için. O bir yüzücü, iyi bir yüzücü olmanın hayalini kurmuştu. Bu sporu mesleği yapmak istemişti hep. Ama diğer türleri gibi bir polisiye okulunu bitirip çok iyi bir polis olmuştu. Bir gün her zaman yaşadığı kasabasından başka bir yerde görev yapmak zorunda kaldı. Gideceği kasabayı daha önce hiç duymamış hatta duyan olduğunu da sanmıyordu. Bu yeni kasabaya yaklaştığı anda çok şaşırmıştı. Çünkü onu kasabanın kapılarını açan uzun boyunlu bir zürafa değil de uzun hortumlu bir fille karşılaştı. Ve içeri girdiğinde bunun daha hiç olduğunu anladı. Burada resmen herkes olması gereken değil de olmak istediği kişiydi. Mutlu yada mutsuz olmaları umurlarında değildi burada bir tavşan yazar ve bir kaplumbağa hız arabası yarışçısıydı. Burası sanki Cennete açılan kapı gibiydi onun için. Oraya niye gönderildiği tamamen aklından çıktı. Hemen bir istifa mektubu yazıp kendi kasabasına yolladı. Ve denemek istediği her şeyi denedi . Piyano çalmayı da yüzmeyi de gitar çalmayı da hatta mücevherciliği bile denedi . Orada bir köpek olup maden işçisi olman çok normaldi. Ama eğer eski kasabasında olsa herkes tarafından dışlanacağından emindi. O an aklına eski kasabası geldi aklına. Uzun süre sonra özlem ve hüzün hissetti yüreğinde .Çünkü biliyordu ki onun kadar şanslı olmayan pek çok dostu vardı. Ertesi gün ilk uçak ile başkente gitti ve başkanlığa aday olmak istediğini söyledi . O gün salon karlı rahatlatıcı bir kış gecesinden daha soğuk ve stresliydi. Ama Pamuk kararlıydı .Belki bir aslan değildi ama en az bir aslan kadar iyi yönetebilirdi bu ülkeyi ve hatta bu gezegeni.
Seçim günü yapılan son konferansta kısa ama öz bir konuşma yaptı. O “ Sevgili kardeşlerim bu gün size hayatınızda belki başka bir zaman duysanız saçmalık diyeceğiniz ama içten içe tutuşacağınız o şeyi verme fırsatı sunuyorum. Size siz olma çocuklarınıza istedikleri şeyi olma fırsatını sunuyorum . Hayatlarını sevdikleri bir mesleği söyledikleri zaman dalgaya alınmayacakları bir gelecek istiyorum. Ama siz olurda bana yine oy vermezseniz bilin ki ne olmak istiyorsanız ve hayat tutkunuz ne ise onunla yaşayın. Başkanınız olamasam da size bunun için en iyi örneklerinden biri olmaktan onur duyuyorum” dedi. O gün bütün oylar tek bir kişiye verildi. Ve o günden sonra sadece küçük ve bilinmeyen bir kent değil ,bütün gezegen ne olmak istediyse o oldu.