Küresel ısınma, insanların sorumsuzluğunun en sefil başyapıtıdır. Artık sadece bizim sağlığımıza bir tehdit değil; hayvanların, hatta çevrenin en büyük düşmanı haline gelmiştir bu başyapıt. Küresel ısınmanın ne olduğunu açıklamak gerekirse; karbondioksit, metan ve kloroflorokarbonlar gibi insanlar tarafından atmosfere salınan gazlarının sebep olduğu sera etkisi nedeniyle oluşan bir sorundur. Sera gazları Güneş’ten gelen ışınları atmosferde tutarak Dünya’nın ısı dengesini sağlar. Ama atmosfere aşırı miktarda salındıklarında bu denge bozulur ve Dünya yüzeyindeki sıcaklığın artmasına sebep olurlar. Bu da küresel ısınmaya yol açar.
Küresel ısınma sebebiyle yazları daha sıcak, kışları daha soğuk yaşıyor; çeşitli hayvan türlerinin neslinin tükenmesine şahit oluyoruz. Deniz seviyesi yükseliyor ve çeşitli yerleşim alanları suyun derinliklerine gömülüyor. Hepsi bununla kalmıyor, bir de suyun asiditesinin artmasıyla deniz yaşamı büyük zararlara maruz kalıyor. Yani küresel ısınma, bizim biricik yuvamızı, Dünya’yı yıkıma sürükleyen bir saatli bombadan farksızdır. Peki bu bombayı patlamadan önce durdurabilecek miyiz? Dünya’nın ölümü engellenebilir mi yoksa kaçınılmaz bir sona mı yaklaşıyoruz? Hangi çözüm yolu ne bize derecede yardımcı olacak? Bunlardan birkaçını gözden geçirelim.
Enerji tasarrufu, aklımıza gelmesi gereken ilk şeylerden biri olabilir. Günlük yaşantımızda bize normal gelse dahi çoğu zaman kullandığımız elektrik enerjisini israf ettiğimizin farkına varamıyoruz. Örnek vermek gerekirse Lambaları odadan çıkarken kapatmıyor; sahip olduğumuz cep telefonu, bilgisayar veya tablet gibi çeşitli elektronik cihazları kullanmasak da açık bırakıyoruz. Bu da aşırı elektrik kullanımı demek. Enerjinin israfı ve aşırı kullanımı tam anlamda küresel ısınmanın nedenidir diyemeyiz veya enerjiden tasarruf ederek küresel ısınmayı durduramayız. Sorunun asıl kaynağı kullandığımız elektriğin artmasında değil, elektriği üretmek için başvurduğumuz yollarda yatıyor. Dünya geneline baktığımızda çoğu ülkenin elektrik ihtiyaçlarının büyük bir bölümünü fosil yakıtlardan elde ettiğini görürüz. Bunun nedeni fosil yakıtların doğada bolca bulunmalarından ötürü ucuz olmalarıdır. Fosil yakıtlar ucuz olmalarına rağmen yenilenebilir bir enerji kaynağı değillerdir ve yakıldıklarında havaya büyük miktarda sera gazları salarlar. Güneş enerjisi, rüzgar enerjisi, hidroelektrik enerjisi, ve jeotermal enerji gibi bazı yenilenebilir enerji kaynakları bize daha çevreci yöntemler önerir. Sorun şudur ki yenilenebilir enerji yetersiz desteklendiğinden dolayı henüz yeterince kazançlı değildir. Bu sebeple gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkeler fosil yakıtlar gibi ucuz yollara başvuruyorlar. Bu yüzden yenilenebilir enerji kaynakları henüz bize yardımcı olamayabilir.
Saldığımız sera gazlarını azaltmanın başka bir yolu ise üretimin kalbi olan fabrikalardan ve üzerimize bindiğimiz taşıtlardan geçiyor. Sanayi devriminden beri sayısız fabrika üretime başladı ve kirli dumanları gökyüzüne saldı. Arabalar, kamyonlar, otobüsler, traktörler, uçaklar, ve helikopterler de boş durmadı; onlar da çevreye karbonmonoksit, ve azotdioksit gibi çeşitli zehirli gazları saldılar. Fabrikalar ve taşıtlar şu vakit insan yaşamının vazgeçilmez bir parçası. Fabrikalara baca filtresi salınan gazları elemek için çok makul bir çözüm gibi görünmektedir. Taşıtlar konusuna gelirsek gün geçtikte elektrikli taşıtlara yapılan yatırımlar artış eğiliminde. Fosil yakıtların sınırlı olması ve elektrikli taşıtların masraflarının uzun vadede daha ucuz olması nedeniyle elektrikli taşıtların geleceğimizin eksilmez bir parçası haline geleceği aşikar. Tüm taşıtları elektrik ile çalışan kopyalarıyla değiştirmek küresel ısınmayı önlemede büyük katkı sağlayabilir lakin bu değişim uzun bir zaman alabilir.
Yenilenebilir enerji kaynakları, fabrikalara takacağımız baca filtreleri ve elektrikli taşıtlar bir arada büyük bir iş başarabilir ama maalesef bunların hepsini gerçekleştirmek uzun zaman alacağından küresel ısınmayı zamanında durdurabilmek mümkün olmayabilir. Fakat küresel ısınmanın etkilerini hafifletmek hala bizim elimizde. Umudumuzu yitirmedikçe her şeyin üstesinden gelebiliriz.