Tanımı kişiden kişiye değişen iki kavram vardır: iyilik ve kötülük. Belki de her şeyin kökenini oluşturan sebebidir bu iki sözcük. Peki, bir insan ne kadar kötü olabilir? Ne kadar iyi olabilir? İnsan denen varlık her şeyi zihninde kendi menfaat ve çıkarlarına göre yorumlamayı sever. İyilik ve kötülük de böyledir. İnsanın iki yüzü devreye girdiğinde yer değiştirebilirler.
Başta arzular göreceli olduğundan insanoğlunun milenyumlar boyunca bu kavramları küresel standartlar çerçevesine sığdırma çabası hüsranla sonuçlanmıştır. İyinin ve kötünün ahlaki fazda evrensel geçerliliğe sahip olabilecek mutlak değerler olduğuna inanmadan önce “özgürlük sorunu” çözülmelidir. Çünkü iyi ve kötü insan iradesinin içine tutsak edilmişlerdir. Zaman ve tecrübeler bireyin hangi kavramı esir edeceğini ve serbest bırakacağını belirler. Coğrafya, kültür, zaman gibi koşullardaki farklılığa göre değişiklik gösterebildiği gibi devlet ve ideolojik baskı araçları vasıtasıyla insanın paradigmalarını değiştirebilir.
Bir insanın iyi veya kötü olması bizim kendimiz dışındaki insanlara dair algılarımızla olduğu kadar başkalarının bize dair algılarıyla da ilintilidir. Bu sebepten iyilik ve kötülük kavramları subjektiftir. O zaman sorun nedir? Mesele iyi ya da kötü insan olma problemi değildir. Sorun, vicdanlı veya vicdansız insan olma meselesidir. Kötülük, iyiliğe göre potansiyel olarak daha kuvvetlidir. İnsanın kötülüğe kaymasının kolay oluşunun yanında bence kötülüğün iyiliğe göre potansiyel gücünün fazla olmasının altında yapısal bir farklılık var. Bu farklılık ise kötülük neredeyse sınırı olmayan bir şekildeyken iyilik yapmanın belirli sınırlar dahilinde olması. Eğer bu sınırı geçersen bu sefer ilişkiler kötülüğe dönebiliyor. Kötülük ise dozajını arttırarak yoluna devam edebilecek bir yapıdadır.
Her insanın içinde kötülük olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Önemli olan bunu bastırabilmektir. Hatta bu duygulardan, düşüncelerden tamamen arınmaktır. Öncelikle kendinizi sevmeniz, kendinizi kabullenmeniz gerekir. İçsel dinginliğe ulaştıktan sonra dünyaya, insanlara, hayvanlara ve sizden farklı olan her şeye saygı göstermeli sonra da sevmelisiniz. Çünkü kötülük denen davranış biçimi aslen iyiliğin olmaması durumudur. Bir insan içinde iyiliği ne kadar büyütürse o kadar iyidir. Bu iyilikten ne kadar yoksunsa da o kadar kötüdür.
Bence aklı kötüye çalışmayan ve bu sayede iyi olan insan iyi değil, nötrdür. İnsan özü hayvan olan canlının tüm arzularını kabullenip göz ardı etmeyip, bilerek, isteyerek bastıran insan gerçekten zoru başaran iyidir. İyilerin her zaman bir beklentisi vardır. Dünyadan, ailesinden, sevgilisinden, arkadaşından fark etmez. Ama her zaman vardır bir beklentisi karşılıksız bekler. Dünyada kendilerinden başka insanların da yaşadığının onların da duygularının olduğunun farkındadırlardır ve ona göre davranırlar.
Sonuç olarak iyi ve kötü kavramlarının göreceliliği düşünüldüğünde boş kümedir. Genellikle cehalet, bencillik ve sıkıntıları olan insanlar başkaları tarafından kötü diye adlandırılır. Fikrimce bunları göz önünde bulundurup empati ve vicdanı devreye sokabilmektir iyilik. Çünkü iyiliğin var olduğu yerde kötülükler etkisini yitirir.