Biz insanları diğer varlıklardan ayıran en önemli özelliktir düşünmek. Biz insanlar düşünür, sorgular, fikir üretir ve uygulamaya geçiririz. Peki, neden yeni fikirler ürettiğimizi hiç düşündünüz mü? Bence kendimizi geliştirmek için üretiyoruz ve bunun için birbirimizle yarışıyoruz.
Hepimiz yaratıcılığımızı kullanarak birçok yeni fikir üretebiliriz ve bu fikirlerin hayatımızda yeri olmasını isteriz. Fakat bu fikirleri uygulamaya geçirmeden önce ne kadar kullanılabilir, uygulanabilir olduğunu test etmeliyiz. Bu testler sonucunda mantıklı bir sonuçla karşılaşmak bize fikirlerimizin matematiksel, bilimsel olarak kanıtlanabileceğini gösterir. Kısacası teoremde uygulanabilir sonuçlar olduğunu…
Ayrıca teoriler bir araya gelerek teoremleri oluşturur. Bir olayın çözümünü teoride düşünürken teoremde kanıtlarsınız.
Ben şu ana kadar hep kanıtlardan, uygulanabilirlikten ve bilimsel açıdan bir teoremin nasıl olması gerektiğinden bahsettim. Hatta belki siz de sıkıldınız ve yazdıklarımın bilimselliklerinde boğuldunuz. Bu nedenle biraz da edebi ve felsefi yönden konuya değinmek istiyorum.
Matematiğin her zaman hayatımızda bir yeri ve önemi olduğundan bahsederiz fakat edebiyat olmadan sadece matematiksel bir mantıkla olayları kavramamız farklı yönlerden bakmamız ve dolayısıyla da eleştirmemiz çok zordur. Fakat günümüzde sayısal mantık sözel mantıktan daha üstün görülmekte maalesef. Ancak bilinmesi gereken gerçek ise teoremleri açıklarken sözel verilerden yararlanılması gerektiğidir.
Eğer bir teorem sözel bir açıdan kendini temsil edebilecek bir düzeyde değilse ne kadar bilimsel olursa olsun piyasaya güçlü bir çıkış yapamayacaktır.
Özellikle yazıdaki üslup, tarz, seçilen kelimeler ilgi çekici olmalıdır. Eğer dönüp dolaşıp aynı şeylerden bahsediyorsanız ve özgün değilseniz çalışmanız sıkıcı bir hal almaya başlar. Diğer önemli şey ise zarafettir. Peki, zarafeti nasıl yakalarız? George Polya bu konu hakkında şunları söylemiş: “Bir teoremin zarafeti, onda görebildiğin fikirlerin sayısıyla doğru; o fikirleri görebilmek için harcadığın çabayla ters orantılıdır.”. Aslında düşününce çok mantıklı bir yaklaşım. Neden mi? Çünkü eğer siz yaratıcı olmak için bir teoremin üzerinde çok fazla düşünürseniz, fazla düşündüğünüz için o teorem yapay bir hal alır ki bu da çalışmanızın özgünlüğünü ve doğallığını dolayısıyla da zarafetini olumsuz etkiler. Ancak belirtmek isterim ki tüm bunların anlamı yeni fikirlere açık olmayın, farklı açılardan farklı düşünce tarzlarıyla yaklaşmayın demek değildir. Sadece yaratıcılığınızı kullanmak için fazla çaba sarf etmeyi kendinizce biraz sınırlandırabilirsiniz aksi takdirde doğallık yapaylığa dönüşecektir.
Kısacası herkes yeni şeyler düşünebilir, yaratıcılığını farklı bir şeyler oluşturmakta kullanabilir. Fakat “Her şeyin fazlası zararlıdır.” sözü burada da vurgulanmaktadır. Ayrıca daha nitelikli bir hayat için de kendi limitlerinizi kendiniz belirlemelisiniz.