2 yıllık uzun bir aradan sonra sosyal alanların tekrar açılmasıyla birlikte stresli günleri birkaç saatliğine de olsa geride bırakmak, kafanızı meşgul eden şeylerden uzaklaşmak için bir sinema filmi izlemekten daha iyisi olamaz. İş yerinde yaşadığınız bir olay, kötü geçen bir sınav… hepsinin gerginliğini atmak için ihtiyacınız olan tek şey bir battaniye ve bir film.
İlk bahsedeceğim film “Holidate”, bayramlardan hiç hoşlanmayan Sloane ve Jackson’ın hikayesini anlatan filmde, ikili kalabalık ailelerinin toplandığı bayram yemeklerinde eşleri olmadığı için aile büyükleri tarafından yargılanırken,anlamsız randevulara çıkmaktan bıkmıştır ve tam o sırada birbirleri ile tanışıp dahiyane bir fikir ortaya atarlar.
Özellikle kış aylarında izlemenizi önerdiğim bu film genellikle genç kesime hitap ediyor olsa da boş vakitlerini dinlenerek geçirmek isteyen herkesin seveceği bir film olduğunu düşünüyorum. Gerek olay örgüsünün ve sonunun tahmin edilebilirliğinden, gerek romantik komedi denince aklınızda canlanan karelerin birleşimi bir film olduğundan, bana kalırsa tüm yeni dönem filmeri bu şekilde, çok özgün ve yaratıcı olmadığını düşünmekle birlikte vaktinizi geçirmek için iyi bir alternatif olabileceğine inanıyorum, tanındık bir oyuncu kadrosuna sahip bu filmin popülerliği de burdan geliyor olsa gerek.
İkinci olarak bahsedeceğim film ise “Crazy Rich Asians”, Rachel çok uzun zamandır birlikte olduğu sevgilisi Nick ile bir arkadaşının düğününe Singapur’a gider. Oraya ayak bastığı anda sevgilisiyle ilgili bilmediği bir şeyi öğrenir, Nick oranın en zengin ailelerinden birinin çocuğudur, bu nedenle tüm gözler Rachel’ın üzerindedir. Burada ilişkilerini onaylamayan annesiyle karşı karşıya gelir.
Yediden yetmişe herkesin izlemesi gerektiğini düşündüğüm, hakkında kötü tek bir yorum yapılamayacak nadir filmlerden biridir “Crazy Rich Asians”. İzlediğiniz her saniyesine değecek ve sizi kurgusuyla içine çekecek olan bu film kesinlikle beklentilerinizi karşılayacak ve sizi hayal kırıklığına uğratmayacaktır. Her sahnesi dolu dolu geçen film geniş oyuncu kadrosuyla farklı tiplemeleri de ekran önüne sunuyor.
Son olarak da kaç kere izleseniz de sıkılmayacağınız bir film olan “13 Going On 30” den bahsetmek istiyorum. Jenna, popüler olma isteğiyle düzenlediği on üçüncü doğum günününde Lucy tarafından küçük düşürülür ve tek bir dileği vardır: 30 yaşında olmak. Nasıl olduğundan habersiz şekilde gözünü açtığında kendini 2004 yılında ve otuz yaşında bulur. Ancak çok geçmeden istediği hayatın bu olmadığını, gerçekten değer verdiği tek şeyin her zaman onun yanında olan Matt olduğunu anlar.
Üzerinden kaç yıl geçerse geçsin zamansız klasikler arasında yer alacak bir film benim için. Kısa olduğu için her sorunuzun cevabını alamıyor olsanız ve senaryoda bir kaç boşluk olduğunu hissetseniz bile izlerken size her türlü duyguyu yaşatan aynı zamanda gerek hayattan kesitler sunan bu filmi beğenmeyen kimse olmasa gerek.