Haberlerden de öğrenildiği üzere Danimarka, “2030 itibaren nakitsiz toplum” adımı ile yasa değişikliği gerçekleştireceğini açıkladı. Bu yasa değişikliğine rağmen posta hizmetleri, doktorlar, eczaneler ve benzeri hizmetlerde nakit para kullanımına devam edilecek. Bu durum, bazılarımızın aklında birçok soru işareti oluşturdu: Danimarka çoğu alanda nakit kullanımını kesmeyi başarabilecek mi? Acaba Türkiye de önümüzdeki dönemlerde böyle bir adım atar mı? Gelin, bu yazımda bu durumun olumlu ve olumsuz yanlarını bir hikâye ile başlayarak ele alalım.
Bir adam, tatilini geçirmek için bir tatil kasabasına gidip bir hafta kalmaya karar vermiş. Parayı sabah otel sahibine peşin olarak ödemiş. Otel sahibi, bu para ile market sahibine olan borcunu, o fırıncıya olan borcunu, fırıncı uncuya olan borcunu, uncu da çiftçiye olan borcunu ödemiş. Çiftçi ise bir haftadır kaldığı otele borcunu ödeyip oradan ayrılmış. Günün sonunda ise hikayenin başındaki adam, bir işinin çıktığını otelde kalmayacağını söyleyerek parasını geri almış. Böylelikle de aynı miktarda olan borçlar kapatılmış. Bu durum sadece nakit para döngüsüyle gerçekleşmiş.
Kredi kartına gelince, kredi kartı kullanımı halkın müsrifliğini de arttırır. İnsanın kredi kartıyla daha az harcadığını hissetmesi bilimsel olarak da kanıtlanmıştır.
Ancak, kredi kartına geçişin olumsuz yanları kadar olumlu yanları da çoktur. Harcadığınız parayı anında ödemezsiniz. Kredi kartıyla yapılan bu tarz işlemlerde kara para aklama zorlaşır. Çünkü, devlet en ufak harcamalarınızı bile kontrol edebilir bir durumdadır. Ek olarak, korona virüsün neredeyse tek gündem olduğu bu günlerde, nakit paraya dokunmamak hijyeni arttırır.
Türkiye’nin sosyokültürel ve nüfus yapısı bu yeniliğe henüz uygun değildir. Danimarka’nın bile tamamen kredi kart sistemine geçiş yapamaması, Türkiye’nin de henüz rahat geçiş yapamayacağını gösterir.