“Tanrı bize müziği bahşetmiştir; onun aracılığıyla her şeyin üzerine, yukarı doğru yol alabiliriz. Müzik bütün nitelikleri bir araya getirebilir: Bizi heyecanlandırabilir, avutabilir, neşelendirebilir ya da melankolik tınılarının en nazik olanıyla kalbimizin sertliğini yumuşatabilir. Ancak onun başlıca görevi düşüncelerimizi daha öteye taşımak, onları yüceltmek hatta bizi ürpertmektir. Müzikal sanat, şiirin kelimelerinden daha fazla içe işleyen sesler aracılığıyla bizimle konuşur ve kalbin en gizli oyuklarının içine yerleşir. Şarkıları varlığımızı yüceltir ve bizi iyi ve doğru olana yönlendirir.”demişti Nietzsche. Müziksiz hayatın hata olduğunu vurgularken sadece ruhumuzun değil aynı zamanda bedenimize de iyi gelen müziğin gücünden bahsediyordu ünlü filozof.
“Müzik, ruhun gıdası” diye söylemişti Sokrates. Müziğin ruhun gıdası olduğu kadar bedenin de gıdası olduğunu ise tarihteki birkaç örneğe bakarak dahi anlamak mümkün. Tarihte pek çok hastalığın müzik yoluyla tedavi edilmesine, müziğin tıpta destekleyici olarak kullanılmasına yönelik birçok örnek sıralanabilir. Peygamber Davut’un müzik çalarak hastaları iyileştirdiği, tıbbın babası sayılan Hipokrates’in, bazı hastaları ilahi dinlemeleri için tapınaklara götürdüğü söyleniyor. ll.Sultan Bayezid’in Edirne’de yaptırdığı darüşşifada, hastaların müzikle tedavi edilmelerini sağladığı da günümüze ulaşan bilgiler arasında.
Platon ise “Devlet” adlı eserinde gençlerin çok iyi müzik eğitimi almaları üzerinde durmakta, ancak böyle bireğitimden geçmiş gençlerin bilge olabilecekleri düşünmektedir. Ünlü Türk bilgini Mevlana “Müziksiz hayat hiçe benzer, müzik kalbin ve ruhun gıdasıdır, o gıdadan kimse mahrum kalmasın”demiştir. Mevlana’nın sözlerine kulak vermek, müziğin hayatımızdaki yeri ve önemini hiç de küçümsememek gerekir. Müziğin ezgileriyle farklılaşan hava; bedeni, aklı, davranışları, tüm ruhu etkiler. Müzik hayata bakış açımızı değiştirir, bizlere kabiliyet verir. Müzik ruhumuzdaki huzursuzlukları yok eder, ruhu sakinliğe, dinginliğe ulaştırır. Kalbe iyi geldiği, sebebi bilinmeyen ağrıları giderdiği (özellikle Mozart ve Bach), obezitenin önlenmesine yardımcı olduğu, bağışıklık sistemini güçlendirdiği, erken doğan bebeklerin ya da yaşlıların hayata tutunmasına destek olduğu, hafıza ve öğrenmeye katkısı olduğu yönünde birçok araştırmanın sonuçlarına ulaşmak mümkün.
Toplumdan etkilenen ama dönüp toplumu etkileyen, onunla bütünleşen sanatların en başında yer alır müzik. Bir toplumun gelişmişlik düzeyini ölçmede yararlanılır müzikten. Müziğin, insandan insana, toplumdan topluma geçen evrensel bir dil olması; dünyanın dört bir yanında dili, dini, ırkı, mezhebi ve hatta beğenileri ayrı insanları aynı ezgide, aynı ritimde birleştirecek güce sahip olması, ona diğer sanat dalları arasında farklı bir yer kazandırmıştır.
Birbirinden farklı birçok çeşidi ve akımı vardır müziğin: Rock, pop, caz, metal, rap, klasik müzik… Saksafon, trombon, klarnet, gitar, flüt sesi, assolistlerin arkasında, kısa taksimler yapan kanunî ve daha onlarcası… Her biri ayrı bir döneme damgasını vurmuş nicesi…
Bazen neşelenmek, eğlenmek bazen hüzünlendiğimizde yatışmak bazen de dinlenmek için dinleriz müziği. Ancak yaşamımızın her alanında vardır ezgiler.Sabah ve akşam saatleri trafikte, uzun yolculuklarda, tatilde, doğum günlerinde ve kimi zaman da törenlerde… Müziksiz, ezgilerin ve bununla beraber dansın olmadığı bir zamanı düşünebiliyor musunuz? Ne kadar sıradan ne kadar renksiz olurdu?
Kısacası, her zaman, yaşamımızın her alanında müziğin anlamı çok büyük. Bu nedenle hayatımızı böylesine
renklendiren böylesine katlanılır kılan tem ezgilere kulak verin. Atamızın söylediği gibi “Musiki hayatın neşesi, ruhu, sevinci ve her şeyidir. “ ya da Nietzsche’nin de dediği gibi “Mutlu olmak için küçük bir şey bile yeterlidir. Örneğin bir gayda sesi!”