Ben 18 Şubat 2010’da dünyaya geldim. Ben dünyaya geldiğimde her akşam annem beni uyuturken o haftanın planını bana şarkı söyleyerek anlatırdı. O planda heyecanlı olan günleri iple çekip; sonra o günler geldiğinde sabah erkenden uyanıp o planın tatlı telaşını yaşamak en eğlenceli, en güzel anılarımdır.
Mesela: arkadaşlarımla hafta sonu çılgın sinema partisi yaptığımızda; annem de bunu bana, beni uyuturken şarkı şeklinde her akşam anlatırdı.
La la laa, şimdi günlerden Çarşamba, uyuyup uyanınca Perşembe olacak. Perşembe günü okuldan çıkınca çikolatalı kurabiye yapacağız.
La la laa, sonra tekrar uyuyup uyanınca Cuma olacak. Cuma günü okulun en eğlenceli günüdür. Neşeyle yüzme dersimize katılacağız.
La la laa, ve tekrar uyuyup uyanınca o muhteşem gün gelecek. İşte sinema günü. Sabah bir heyecanla uyanacağız ve arkadaşlarımızla buluşacağız. Planımızı yapmış olacağız.
La la laa…
Annem benden “bale, cimnastik ve piyano” kurslarından yalnızca birini seçmemi istemişti. Ben de müziğe olan sevgim ve ilgimden dolayı piyano kursunu seçtim. Piyano öğretmenim kursumun ikinci yılında anneme, piyanoyu direkt notaları okuyarak çalabildiğimi ve diğer öğrencilere göre üst seviyede başarı gösterdiğimi söyledi. Bu durum karşısında çok mutlu olmuştum. O yaz anneannem ve annem ile birlikte Atatürkçü Düşünce Derneği’nin Yunanistan turuna katılmıştım. Turda bir akşam eğlencesinde, salondaki piyanonun başına geçip bir şeyler çalmaya başlamıştım.
İşte o an, salon büyük bir sessizliğe büründü. Bütün gözler üzerimdeydi. Çatal, bıçak sesleri kesilmiş; herkes hareketsiz ve şaşkın bakışlarıyla, bütün ilgilerini vererek beni izliyordu. Ardından ilk önce annemin ellerinden gelen alkış sesine, tüm salon katılmıştı…
Şimdi piyanoya hala devam ediyorum. O güzel günün de etkisiyle, her yıl piyano resitaline katılıyorum.