Sizlere üst üste sıralanmış beş satırın üzerinde siyah noktalar hayal edin desem sanki sokaktaki elektrik tellerine sıralanmış kuşlar misali. Ama bu siyah noktaların aslında birer nota olduğunu ve o kuşlardan çıkan sesler gibi her birinin farklı bir ahenginin olduğunu söylesem aklınızda notaların birleşmesiyle oluşan aynı kuşların cıvıltısı gibi ritmik bir melodi oluşur. İşte bu melodi hayatınıza duygular katar. Müzik benim hayatıma nasıl bir şeyler katabilir ki diyorsanız eğer kulak verin.
Deniz kenarında kumsalda yürüyorsunuz. Ayaklarınız kumun üzerinde narin izler bırakırken kulağınıza da ruhunuza narin dokunuşlar yapan müziğin sesi geliyor. İşte bu mutluluğun da sesidir aynı zamanda. Yüzünüzde kocaman bir gülümseme olmasını sağlayan hayatınızda olmazsa olmaz olan duygudur mutluluk.
Yeni doğmuş çocuğunuzu kucağınıza aldınız. Tatlı bir şekilde ağlıyor. Siz de onu uyutmak için hafifçe ninni mırıldanıyorsunuz. Bebeğinizin kulağına ulaşan bu ninni onu rahatlatıyor ve onun uyumasını sağlıyor. Onun huzurlu bir şekilde uyuması size de huzur veriyor. Ninni de bir müziktir ve ninni hayatınıza huzur katar.
Sevdiğiniz film serisinin yeni filmi çıktı, izlemeye sinemaya gittiniz. Filmin en heyecanlı yerinde sinema salonunda bulunan büyük hoparlörlerden kanınızdaki adrenalin oranını yükseltecek bir müzik geliyor. Heyecanlanmaya başlıyorsunuz. İşte müzik kalbinizin ritmini arttırarak size heyecan gibi eşsiz bir duygu kazandırır.
Günlük hayatımızda müziğin yeri çoktur. Ancak müzik nasıl bu şekilde entegre olabiliyor hayatımıza? Araştırdığımızda 50’den fazla müzik türü olduğunu görebiliriz. Her biri hayatımızda farklı yer tutar tabii her insanda da. Örneğin kimi insan klasik müzik dinleyince mutlu olur kimi de pop dinleyince. Çünkü herkesin ihtiyacı olan duygu, müzik farklıdır. İnsanlar ihtiyacına göre seçer istedikleri müzikleri.
Bazı şarkılar yalnızlığı vurgular: “Alıcı kuşlar gibi başımın üstünde dönüp durmayın, kol kola girip yalnızlığımı vurmayın yüzüme kar taneleri…” gibi. Bazı şarkılar kayıp duygusunu vurgular: “Bugün efkarlıyım açmasın güller, yiğidimden kara haber verdiler…” Bazı şarkılar ise öfkeyi vurgular: “Sağımdan mı solumdan mı kalktım bu sabah, bu kadar öfke niye? Senden mi kendimden mi usandım bu kadar, nelerden bezdim böyle?” Sevgi, aşk duygusunu barındırır bazısı: “Unutmak kolay demiştin alışırsın demiştin, öyleyse sen unut beni yeter ki benden isteme…” bazısı mutluluğu, sevinci yansıtır: “Oynadıkça, yerine geliyor havam. Söyledikçe gerçek olacak…” gibi.
Müzik soyut olarak bizlere birçok şey katabiliyormuş. Müziğin vücudumuzda gözlemlediğimiz somut etkileri de vardır üzerimizde. Bu etkilerin çoğunu beynimizde gözlemlemekteyiz. Beyin birçok işlevi eş zamanlı olarak yerine getirebilen bir organımızdır ve sinir sisteminin en önemli kısmını ve merkezini oluşturmaktadır. Beynimizde bulunan nöronlardan bilim adamları müzik algısı, müzisyen olan ve olmayanlarda ne gibi sinirsel aktivasyonlar olduğunu araştırmalar yaparak sonuçlara ulaşıyorlar. Demek ki müziğin bizim beynimizde ve nöronlarımızda da etkisi, belirtisi vardır. Örneğin Takashi isimli bir bilim adamının yaptığı çalışmada müzisyen olanlar ve olmayanlar arasında farklı lobların (sağ-sol) baskın oldukları ortaya konmuştur.
Müziğin somut olarak etkisi yalnızca beynimizde de gözlemlenmez. En basitinden bir müzik dinlediğinizde vücudunuzun sallanmaya başlaması, elinizle veya ayağınızla ritim tutmanız ya da şarkıyı istemsizce söylemeye başlamanız da etkilerden bazısıdır.
Sonuç olarak müzik ruhun gıdasıdır ve hayatımızda çok yeri vardır, inkar edemeyiz. Gerek somut gerekse soyut olarak müzik kendisini gösteriyor. Nietzsche’nin de dediği gibi “Müziksiz bir hayat hatadır.”