Yaşamımız her gün yaptığımız binlerce seçimden oluşuyor. Her seçim bir kapı açar ya da bir kapıyı kapatır. Bu seçimlerden biri de hayatımızda uzun bir yolculuğu başlatacak olan meslek seçimidir. Önemli olan bu yolculuğu mutlu bir şekilde devam ettirip,sonlandırmaktır. Çoğu insan ise bu mutluluk yolculuğunun, istediği mesleği seçince hep mutlu devam edeceğini zanneder.
Mutluluk hemen gelip geçen bir duygudur. Öyle ki, bir süre boyunca çok severek yaptığınız işiniz bir süre sonra size o kadar da güzel gelmeyecek. Çünkü hevesiniz geçmiş olacak. Bence bu da “Mutluluk bir varış noktası değil, bir yolculuktur.” sözünü doğruluyor. Bunu az önceki örnek üzerinden açıklayacak olursak; burada varış noktanız istediğiniz meslekti, ama siz bu noktaya ulaşınca bunun sizi o kadar da mutlu etmediğini fark ettiniz ve sizi mutlu edecek yeni bir varış noktasına doğru tekrar yola koyuldunuz. Yani mutluluk yolculuğunuz hep devam etti, ta ki ölene dek.
Bana göre mutlu olmak seçim değildir. Çünkü insanın nefsi hep daha fazlasını ister öyle ki, siz bir seçim yaparsınız sonra bunun sizin için en iyisi olmadığına karar verir ve dahasını istersiniz. Tabii elde edemeyince de mutsuz olursunuz. Bu da mutlu olup olmamanın sizin elinizde olmadığını gösterir. Aslında mutluluk, sahip olduklarınızla yetinip onlarla tatmin olmaktır fakat anlattığım kadarıyla ve kendi hayat tecrübenizle bunun ne kadar zor olduğunun bir çoğunuz farkındasınızdır. Tabii sözüm minimalizm düşüncesini benimseyenlere değil. Çünkü onlar zoru başaran, az ve öz şeyle yetinip mutlu olabilmeyi başaran kişilerdir.
Gandhi’ ye göreyse mutluluk; düşündüğünüz , söylediğiniz ve yaptığınız şeyin uyum içinde olduğu zamandır. Burada konu yine bu bahsedilen zamanın ne kadar az olduğuna geliyor. Çünkü çoğu insan seçimlerini düşündükten sonra yapar, bundan dolayı seçim ve düşünce bir bütündür. Fakat bir önceki bölümdeki açıklamama göre, seçimleriniz siz sürekli daha fazlasını istediğiniz için değişir yani Gandhi’ nin sözünde bahsettiği zaman da aslında bir mutluluk anı oluşturmaz. Demem o ki Gandhi’ nin düşünceleri ve benim düşüncelerim bu konuda karşı karşıya gelmektedir.
“Sevdiğin işi yaparsan ömür boyu çalışmazsın.” diye bir değiş vardır bilir misiniz? Siz bunu ne kadar gerçekçi kabul ediyorsunuz bir fikrim yok ama bence çok olabilirliği yok. Çünkü kişi önceden hiçbir maddi kazanç sağlamadan keyif alarak yaptığı işi, kazanç elde ederek yaptığında buradaki keyif alma kısmı geri plana düşebilmektedir. Ve “Ben bunu severek yaptığımdan dolayı değil de, işin ucundaki kazanç için yapıyorum.” psikolojisi gelişebilmektedir. Aslına bakarsanız bu durum, Amin Maalof’ un Doğudan Uzakta adlı kitabındaki bir karakterin hikayesiyle çok uyuşuyor. Kitaptaki karakter Ramzi’ nin en büyük hayali çok iyi ve çok para kazanan bir mühendis olmak. Sonrasında hedefine ulaştığında hatta çok para kazanarak doyum noktasını bile aştığında bu iş ve bu hayat ona çok anlamsız gelmeye başlıyor ve her şeyini geride bırakarak manastıra keşiş olarak gidiyor. Yani kendini bütün dünyevi kavramlardan soyutluyor.
Yukarıda bahsettiklerimizden bir yol haritası çizecek olursak, mutluluğu tasarlayamazsınız ve onu bir hedef olarak görmemelisiniz. Mutluluk siz aramadan karşınıza çıkanlardır ve bunun kıymetini bilmelisiniz. Çünkü her an hayatınızdan uçup gidebilir.