Dün gece rüyamda yaşamı gördüm; benden gizlenen, esirgenen yaşamı. Mutlu insanlar gerçekte neye benzerler? Yaşam, önünden duvarları kaldırıldığında nereye kadar uzanır? İşte bunları gördüm. Akşamüstü hava aniden soğumuştu, yaşadığım parkta kimsecikler kalmayınca ben de erkenden uyumuştum. Sonra rüya başladı, ben de dahil oldum. Önce güneşle deniz arasında bir katmanda, kızıl bir ışık hüzmesinin içinde yüzdüm balıklar gibi. Ardından yeryüzüne indim, yaşadığım parkta, zamanki yerimi aldım. Yerimi almamla birlikte parka doğru uzun saçlı, güleç yüzlü, genç ve neşeli insanlardan oluşan bir grubun gelmekte olduğunu gördüm. Ne ilginç insanlardı. Gösterişsiz, yalın, safça neşeleri, her birinin yüzünde aynı tonda Işıyan. Al yanakları ve birazdan kuş olup uçacakmış gibi heyecanla çırpınan elleri vardı. Birbirine bu kadar benzeyen ve başka hiç kimseye benzemeyen bir kalabalığı ilk kez görüyordum. Parka gelmeleriyle birlikte beni oldukça heyecanlandıran bu insanlar, biraz sonra kıyafetlerini çıkarıp denize girmeye başladılar. Denizde yüzmeye başlamalarıyla müthiş bir ahenk oluştu. Sanki yüzmüyorlardı da denizi kucaklıyorlardı. Ada vapuru nasıl, peşinde martılar koşturunca daha bir ada vapuruysa, bu insanlar içinde kulaç atarken deniz de daha bir denizdi. Denizden çıktıktan sonra parkın çimenlerine yayılıp güneşlendiler rüyamın sahipleri. Ardından şarkı söylemeye başladılar yüksek sesle. Öpüşenler oldu, gülüşenler oldu. “Keşke ayaklarımı güneşe uzatabilsem,” dedi içlerinden biri. “Keşke şu bulutu başımın altına koyup yastık yapabilsem,” dedi bir diğeri. Beriki ise ansızın geceyi hatırlamış gibi, “Keşke uçup uçup sonunda bir yıldıza konabilseydim, diye iç geçirdi. Uyandım. Yine aynı sıkıcı gün. Ama gördüğüm rüya, üzerimde tuhaf bir etki bırakmıştı. Size nasıl anlatayım… Ben kendimi konuşmaya başladılar. Denize girmeyi deli gibi özlediğini söyledi kadın ve güneşlenmek istediğinden bahsetti erkek. Ardından ikisi birlikte bir yere gidip dans etmeyi düşünerek iç geçirdiler. Anlayamıyordum… Güneş yukarıda, deniz tam karşılarında, dans ise her an ayaklarının altındaydı. Ama onlar bunları yalnızca bir bilet ya da giriş parası ödedikleri bildim bileli bu parkta yaşıyorum. Parkları bilirsiniz; baharın, yeniden doğmanın ve görevlerinden kurtulan insanın kendiyle baş başa kalmasının sembolüdürler. Bir yerde mutluluğun başkentidir parklar. Öyle değil midir? Dolayısıyla ben şu kısacık hayatımda çok “mutlu insan“ gördüm. Ama zaman yapabileceklerini düşünüyorlardı. bugüne dek gördüğüm tüm mutlu insanlar üzerlerinde görünmez Hayat insanları bu kadar tutsak olmaya ne zaman ikna etmişti? Ve bu insanlara sorsan, hepsi kelepçeler, zincirler taşıyorlardı. Onların mutlu olmak için yalnızca bir de özgürlerdi. Tanrım! Oysa özgürlük, denize girmek istediğinde, bir şezlong amirine para ödeme gereksinimi duymadan en yakın denize atlayabilmek, güneşlenmek istediğinde kollarını güneşe açabilmek ve dans etmek istediğinde yalnızca müziğin ritmine ayak uydurmak değil miydi? Bunları yapmak için belli sınırlar çizilmesi gerektiğine kim karar vermişti? günleri vardı. ” Mutlu pazarlar… ” derlerdi birbirlerine bu yüzden. Çünkü hayatın onlara mutlu olma şansı verdiği tek gün pazarlardı. Oysa insanların hayatlarının yalnızca belli günlerinde mutlu olmaya ikna edilebilmesi ne kadar saçma ve akıldışıydı. Bakın size şahit olduğum bir diyalog anlatayım. Geçen hafta, havanın pek güzel olduğu bir günde, biri kadın diğeri erkek iki kişi parka geldiler ve heyecanla havanın güzelliği hakkında Bakın, tabii ben bunların hiçbirini yaşamadım. Yalnızca duyduklarımdan yola çıkarak edindiğim fikirleri sizinle paylaşıyorum. Bana kalırsa özgür olmaya cesaret edemeyenin, hayattan mutluluk talep etmeye hakkı yoktur. Eğer ben bir günlüğüne de olsa insan olabilseydim o zaman gösterirdim onlara hareket edebilen ayaklara, açılabilen kollara sahip olmanın hakkını vermeyi. Sonuçta deniz kıyısında bir parkta, asla denize giremeyen ve asla yalın ayak dans edemeyen bir bankım ben. Sizin fırsatlarınıza sahip olmadım ama şanslıyım ki elimde bu fırsatlar varken kendi hayatımda tutsak da kalmadım. Özgürlükten ve mutluluktan en iyi ben anlarım.
Mutlu İnsan
(Visited 47 times, 1 visits today)