Kendimi yaklaşık yedi ay boyunca toplumdan soyutlamış,sadece ara sıra ailemi arayıp, telefonda iyi olduğumu ve endişelenecek bir şey olmadığını söylemiştim. Bu inzivaya çekilmek için erzağımı 2 hafta öncesinden hazırlamıştım. Dediğim gibi arada ailemle iletişime geçerek endişelenecek bir şey olmadığını belirtiyor ve konuşmayı olabildiğince kısa tutuyordum. Bu inzivaya çekilmemin nedenini merak ediyor olmalısınız, etmiyorsanız bile nedenini söyleyeceğim. Ancak nedenini size en başından başlayarak anlatmayı yeğlerim.
Bundan bir yıl kadar önce kendimi düşüncelerimde kaybolmuş bir halde büyük bir çarşının içerisinde buldum.Evden dışarıya çıkmıştım evet ama ne ara ayaklarımın beni buraya getirdiğini bilmiyordum. “Düşünce okyanusunda boğulmuşum!’ dedim kendi kendime, önümde resmen karanlık dünyanın içinde parıldayan sahafı fark ermeden hemen önce. Sahafa doğru yürürken kendime küçük bir söz vermiştim “Asla düşünmekten, dünyayı bırakmayacağım bir kenara ve anı yaşayacağım eğer mümkünse doya doya!” diye. Sahafın kapısının tam önüne geldiğimde orada birini fark ettim. Hafif sarıya kaçan tonda yeşil kocaman gözleri ve neredeyse sarı kumral saçlarıyla yerde oturmuş uzun eteğinin üstüne serdiği kartlara dikkatle bakan genç bir kadın. Kadın bakışlarımı üzerinde hissetmiş olmalıydı ki kafasını hızlıca bana çevirerek kısa bir bakış attıktan sonra gözlerini kartlarına geri çevirdi. Kadına son bir bakış attıktan sonra içeriye girdim ve hafif göbekli, saçları seyrelmiş, orta yaşlı adamı görünce hemen tanıdım. Bu eskiden, ben küçükken bize gelerek bana kitap okuyan ve ailemin yakından tanıdığı Davut Beydi. Beni görünce gözlerini fal taşı gibi açarak “Melisa!” diye haykırdı sevinçle “Uzun zaman oldu, nerelerdesin? Yasemin’i gördün mü kapının önünde kart bakıyordu?” diye sordu merakla. Yasemin küçükken en yakın arkadaşımdı ve Davut Beyin kızıydı, nasıl olmuştu da onu tanıyamamıştım? “Gördüm ancak siz söyleyene kadar onu çıkaramamıştım.” diyerek cevap verdim bir süre daha muhabbet ettikten sonra bir kitap aldım ödeme yaparken aklıma Davut Beyin oğlu çocukluk aşkım İbrahim geldi. Kapının önünde durarak merakla sordum “İbrahim nerede?” Davut Bey bu soruyu bekliyormuş gibi, hafifçe gülümseyerek cevap verdi “İbrahim’i beş yıl önce trajik bir kazada kaybettik.” dedi gözlerinden yaşlar süzülürken. İstemsizce benim de gözlerimin dolduğunu fark ettim. “Bir gün yolunun buraya düşeceğini ve sana vermem için bana İbrahim’in emanet ettiği şeyi alacağını biliyordum.” dedi sükunetle, eliyle gözündeki yaşları yavaşça silerken. Anlam verememiş olsam da bir süre daha orada durduktan ve Davut Beyle sohbet ettikten sonra -ki sohbetten çok bir teselliydi bu- dükkandan çıktım. Oradan tam uzaklaşmak üzereyken omzuma bir el dokundu. Arkamı dönüp elin sahibine baktığımda bunun Yasemin olduğunu gördüm. “O elindeki kitap, o sıradan bir kitap değil Melisa. O ağabeyim İbrahim’den sana bir çağrı!” dedi aceleyle konuşuyordu ancak lafını kesmemi istemediğinden mi yoksa acelem olduğunu düşündüğünden beni tutmak istemediğinden mi anlamamıştım. “Anlamıyorum.” diyebilmiştim Yasemin’e sadece, sonra “Önce Davut Bey şimdi de sen, neden bahsediyorsunuz siz böyle?” konuşurken bir yandan da dikkat kesilmiş bir biçimde elimdeki kitabı inceliyordum. Kafamı kaldırdığımda Yasemin’in çoktan gitmiş olduğunu gördüm dahası sahafta kapanmıştı. Bunların hepsi benim bu cümleyi kurduğum sürede nasıl olmuştu? Sırtımdan başlayarak tüm vücuduma yayılan bir titreşim hissettim -bunu nadiren hissederdim ancak nedenini hala bilmiyorum- ve hafifçe titredim.
Artık kitabı hemen okumam gerektiği kesindi bu yüzden en yakın banka oturarak kitabı yakından incelemeye başladım. Sayfaları çevirirken kitabın arasından yavaşça havada süzülerek yere bir kağıt düştü. Eğilerek yere düşen kağıdı aldım. Ancak kağıtta sadece “Bu kitabı özel kılan bu kağıt parçasıdır, seninde kendini özel ve eşsiz kılan parçanı içinde bulabilmen dileğiyle…” yazıyordu. İlk okuyuşumda anlam verememiş olsam da ikinci kez yazıyı daha dikkatli okuduğumda İbrahim’in bana anlatmak istediği o inanılmaz mesajı kavradım. Ve o günden beri kendimi özel kılan, beni ben yapan o özelliğimi bulabilmek için inzivada idim, ta ki bugüne dek, artık biliyorum çünkü, mütemadiyen sessizlikte geçirdiğim uzun sürede ortaya koyduğum romanımdan dolayı beni özel kılan şey yazmak imiş…