“Mustafa Kemal’i Düşünüyorum; Ölmemiş Bir Kasım Sabahı!”

Akın 10 Kasım sabahı uyandı, yüzünü yıkamak için banyoya giderken koridorda Atatürk’ü gördü.  Gördüğüne inanamadı tabii…

-Atatürk’üm sen nasıl yaşıyorsun?

-Ben hiç ölmedim ki çocuk…

-Ama… Nasıl olur? Daha geçen gün okul olarak Anıtkabir’de seni ziyaret ettik. Neyse… Seninle ilgili merak ettiğim öyle çok şey var ki. Öğretmenimiz bize seninle ilgili çok şey öğretiyor ama benim sormak istediklerim var sana. Atam sen 4000 kitap mı okudun?

-Evet. Okumayı çok severdim. En çok askerlik, politika, tarih, hukuk, felsefe, matematik, dil konularında kitaplar okurdum. Kitaplardan çok şey öğrendim. Hatta sana bir anımı anlatayım. *Bir gün tarihle ilgili kalın bir kitap okuyordum. Bir sürü yurt meselesi dururken benim kendimi tarihe vermem önemli bir devlet adamı olan Vasıf Çınar’ın biraz canını sıkmış olmalı ki, bana şöyle dediğini duydum:
“Paşam! Tarihle uğraşıp kafanı yorma… 19 Mayıs’ta kitap okuyarak mı Samsun’a çıktın?” Ben onun bu çok samimi sözlerine gülümseyerek şöyle karşılık verdim: ”Ben çocukken fakirdim. İki kuruş elime geçince bunun bir kuruşunu kitaba verirdim. Eğer böyle olmasaydım, bu yaptıklarımın hiçbirini yapamazdım.”

-Bana böyle pek bilinmeyen başka bir anını daha anlatır mısın?

-Tabii çocuk… **Sakarya savaşından sonra idi. Akşehir’in pazar yeri kalabalık. Bin ağızdan bin ses. Yalnız kulaktan kulağa bir fısıltı: “Gazi gelmiş, gazi” Bütün gözler bana döndü; ben yavaş yavaş yürüyordum, ara sıra sergilerin önünde durup ilgilenmekteydim. Alışverişe çıkmış gibi görünüyordum ama aslı öyle değil; halkımlaydım, gönül alıyordum… Böylece gönül ala ala satıcı kadınların kesimine geldim. “Nasılsınız bacılar? diye sordum.” “Sağol Paşam” dediler. “Güzel Paşam, Yiğit Paşam, Yiğitlerin Yiğidi Paşam” diyorlardı, utanmıştım. Bu sözleri durdurmak için her birine sordum. “Erin var mı bacım?” “Var Paşam, cephede” dedi biri. “Ya senin?” diye sordum bir diğerine. “Kanı helal olsun, benimki Çanakkale’de şehit oldu” dedi. Daha soracaktım, soracaktım ama yüreğim burkuldu, gözlerim buğulandı. Kahraman milletim konuşuyordu. Az geri döndüm. Sakin adımlarla bir kuyumcu sergisinin önünde durdum, bir avuç yüzük satın aldım. Taktım parmaklarına yüzükleri. Teselli değildi tabii ama içimden geldi. O gün pazardan köye dönen bacıların parmakları, armağan ettiğim yüzüklerle süslü, yürekleri yaşantılarının övüncü ile dolu idi. Benim milletim özeldi, gururluydu, kahramandı çocuk.

Atatürk tam sözünü tamamlamıştı ki, evin dışından bir siren sesi geldi.

-Bu ses de ne?

-Sana saygı duruşu için bu siren sesleri. Saat 9’u 5 geçiyor. Sen bu saatte kapattın gözlerini Dolmabahçe Sarayı’nda. Her yıl 10 Kasım’da bu dakikada yurdun her yanında hayat durur. Herkes “Atamız, önderimiz, liderimiz ölmeseydi… Ondan bir tane daha gelmez…” diye geçirir içinden.

Eğer ülkeni kurtaracak bir lider beklemekteysen ben size hiçbir şey öğretememişimdir. Hiçbir şeye ihtiyacımız yok, yalnız bir şeye ihtiyacımız vardır; çalışkan olmak. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak olan sizlersiniz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk

Akın gözlerini açtı. Bunlar bir rüya mıydı sadece? Üzüldü, keşke gerçek olsaydı. Olsun, rüyada da olsa Mustafa Kemal Atatürk ile konuşmuştu. Annesine seslendi: “Anne, hemen okula hazırlanmalıyım! Bugün 10 Kasım, Atam’a saygı duruşunu kaçırmamalıyım!”

MUSTAFA KEMAL’İ DÜŞÜNÜYORUM

Mustafa Kemal’i düşünüyorum;
Yeleleri alevden al bir ata binmiş
Aşıyor yüce dağları, engin denizleri,
Altın saçları dalgalanıyor rüzgârda,
Işıl ışıl yanıyor mavi gözleri…

Mustafa Kemal’i düşünüyorum;
Yanmış, yıkılmış savaş meydanlarında
Destanlar yaratıyor cihanın görmediği
Arkasından dağ dağ ordular geliyor
Her askeri Mustafa Kemal gibi.

Mustafa Kemal’i düşünüyorum;
Gelmiş geçmiş kahramanlara bedel
Hükmediyor uçsuz bucaksız göklere.
Al bir ata binmiş yalın kılıç
Koşuyorlar zaferden zafere…

Mustafa Kemal’i düşünüyorum;
Ölmemiş bir Kasım sabahı!
Yine bizimle beraber her yerde.
Yaşıyor dört köşesinde vatanın
Yaşıyor damar damar yüreklerde.

Mustafa Kemal’i düşünüyorum:
Altın saçları dalgalanıyor rüzgârda,
Mavi gözleri ışıl ışıl görüyorum.
Uykularıma giriyor her gece.
Elllerinden öpüyorum.

Yazan: Ümit Yaşar OĞUZCAN

*Cemil Sönmez, Atatürk ve Okuma Sevgisi, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1993, sayfa 96.

**Mehmet Ali Ağakay, Atatürk’ten Yirmi Anı, TDK Yayınları, 1963, sayfa 7. 

(Visited 448 times, 1 visits today)