Mumların Mucizesi

Son zamanlarda çok sık panik olup nefes alamakta sıkıntı çekiyordum. Onun için grup arkadaslarım buna alışmıştı. Yine o zamanlardan biriydi. Yerde, onun kollarının arasında oturuyordum. Sırtımı sıvazlayıp beni sakinleştirmeye çalışıyordu. O tatlı kokusu ve sakin, naif sesi ile “Ben burdayım, yanındayım.” demesi ile az da olsa sakinleşmemi sağlamıştı fakat hâlâ panik içindeydim. Bu özel günümüzde grup arkadaşlarımın önünde bu halde olmak istemiyordum.

Nefesim, yavaş yavaş normale dönmüştü. Gözümdeki yaşları silip sakince ayağa kalkıp camın yanında bulunan masaya oturdum. Masadaki herkes bana acınası bir şekilde bakıyordu. Bu halimden nefret ediyorum, güçlü biri olmam gerekirken acınası bir oluyorum.

Odayı kaplayan garip, rahatsız edici sessizliğe bir son vermek için “Artık pastayı getirsek, o gelmeyecek daha beklemeyelim.” dedi karşıda oturan arkadaşım. “Hayır! O gelicek eminim.” diye bağırınca ortam daha da rahatsız edici bir hal almıştı. Beni sakinleştiren arkadaşım, gözüyle buzdolabını işaret ederek; az önce bağırdığım afkadaşıma pastayı getirmesini istemişti.

Hepimiz pastanın üstüne tek tek mumları koyarken içimden dua ediyordum, “Tanrım, lütfen o gelsin. Şuan da onun yüzünü görmeye her şeyden çok ihtiyacım var.” Bütün mumları pastanın üstüne yerleştirdiğmizi fark ettiğimde herkesi oyalamak için yapabileceğim başka bir şey olmadığını fark etmiştim.

Ben hariç herkes çakmaklarını çıkartmış, mumları tek tek yakıyordu. Onları izlemekten başka bir sey yapamıyor olmak beni paniğe sokuyordu. “Ya o gelirse?” diye düşünmeden duramıyordum. Telefonum olmadığı için onunla ileş kuran tek kişi olan, grubumuzun en küçük üyesinin telefonunu almıştım. Mesajlar kısmına boş boş bakıp yeni bir mesaj gelmesini beklerken herkesin garip bakışlarla bana baktığını görmezden geliyordum.

Telefonun sahibi sertçe telefonunu elimden cekip masaya koydu. “Hadi, mumları üfle”

O an da yapmak istediğim son şey mumları üflemekti, eğer mumları üflersem onu beklememiş olurdum ama üflemezsem grup arkadaşlarımı üzmüş olurum. Derin bir nefes alıp mumları üfelemeye karar vermiştim.

Ne olduysa tam o an, ben mumları üflediğim sırada oldu. Saat tam 7.00 oluğu an tüm mumlar sönmüş ve sokak kapı açılmıştı. Herkesin yüzündeki gülümsemenin yerini şaşkınlık almıştı. Kimsenin beklemediği ama olması için onlarında içten dua ettikleri şey olmuştu. Gözümden yaşlar akarken masada oturan kimseye bakmadan, hiç bir şey demeden kapıya doğru koşmuştum. Daha içeriye adımını bile atmasına izin vermeden kapıdaki kişiye sıkıca sarılıp kollarında ağlamıştım. “Geleceğini biliyordum.”

(Visited 66 times, 1 visits today)