Bir yaz akşamı, evde yalnız başıma mumlarla aydınlatılmış bir ortamda oturuyordum. İçimde bir huzursuzluk vardı ve uzun süren yoğun çalışma temposundan dolayı bir mola vermek istiyordum. Tüm gün çalışmış ve enerjimi tüketmiştim. O an, içimdeki stresi ve yorgunluğu bir kenara bırakıp rahatlamak için mumları üflemeye karar verdim.
Mumların alevleri birer birer söndüğünde, odada aniden bir sessizlik ve dinginlik hakim oldu. Zaten her ne olduysa ben mumları üflediğim an oldu. Birkaç saniye sonra, odanın her köşesindeki mumlar tekrar yanmaya başladı. İnanılmaz bir şekilde, alevler yüksekliği değişiyor, dans ediyor gibi görünüyorlardı. Mumların yanıp sönme ritmiyle odada muhteşem bir görsel şölen yaşanıyordu.
Bu olağanüstü anı izlerken, içimdeki stresin ve yorgunluğun yerini büyülü bir huzur almıştı. Bu deneyim beni derinden etkilemişti. O an, sadece iş ve sorumluluklarla dolu bir hayatın içinde kaybolmuşken, bu anı yaşamak benim için gerçek bir kaçış ve yenilenme anlamına gelmişti.
Mumların dansı, beni tekrar hayata bağlamış ve içsel bir dinginlik hissi vermişti. Kendimi biraz da olsa rahatlamış hissetmiştim. Ama bu daha sadece küçük bir başlangıç gibiydi. Yarın muhtemelen daha da zor olacaktı ama bence hazırdım.
Sabah uyandığımda yorgunluktan koltukta uyuyakaldığımı fark ettim ama kendimi bugün için dinç ve iyi hissediyordum. Gün çok hızlı geçti ve hiç yorucu değildi. Sanırım uykumu iyi almıştım.