Mum Karanlığında

Sandalyelerimiz birbirine bakıyor fakat biz hiçbir şekilde birbirimize bakamıyorduk. Dışarıdaki fırtına yaklaşık üç saat önce başlamış ve o zamandan beri aynı yoğunlukta devam etmişti, son iki saat içinde de elektriklerin gitmesine sebep olmuştu. İlk başta sohbet etmek için güzel bir fırsat gibi görünen bu durum çok çabuk kabusumuz haline dönüşmüştü.

Odada neredeyse yok denilebilecek kadar az eşya olmasına rağmen aramızdaki gerilim odanın dolup taştığı hissiyatını vermekte yeterli oluyordu. Şimdiye kadar girmemize izin verilmeyen bu odanın fırtınada en güvenli yer olduğuna ısrar eden teyzeme hiçbir şey diyemeden kendimizi orada bulmuştuk. Odanın tam ortasına çektiğimiz üç sandalye bile önceden bulundukları masaya dönüp bu rahatsız ortamdan kurtulmak için yalvarırmış gibi tekrar tekrar ahşap yere çarpıyor, biz hareket ettikçe gıcırdıyorlardı. Bir yanımda oturan teyzem kıpır kıpırdı. Huzursuzca boynundaki kolyeyle uğraşıyor ondan sıkılınca ayaklarını yere ritmik bir şekilde vurup sonra da derin bir nefes alıyordu. Diğer yanımda oturan kuzenim ise onun tam tersine derin bir sessizlikle dışarıdaki yağmuru izliyor arada ise çok önceden bitirdiği içecek kutusuna parmağıyla usulca vurup hem benim hem de teyzemin ona dönmemize yol açıyordu. İlk oturduğumuzda ikisiyle de konuşmaya çalışmıştım fakat teyzem yüksek sesli şimşekler yüzünden her zamanki konuşkan, cıvıl cıvıl halinin tam tersine soluğu kesilmiş oturuyordu. Kuzenim ise zaten sessiz olduğundan ve teyzem kadar olmasa da gürültüden korktuğundan çok üstüne gitmek istememiştim. Bu durumdan rahatsız olmamıza rağmen aynı odada oturmamızın tek sebebi ise havanın iyice kararmasıyla ürktüğümüz için evde bulunan tek mumun etrafına toplanmamızdı.

Bir süre sonra yağmurun daha da şiddetlenmesiyle kendimi sürekli iç çekerken buldum. Yağmurlu havaları gerçekten çok rahatlatıcı bulurdum ama bu sefer yağmuru göremiyordum bile. Sıkıntıdan çatlayacağıma emindim çünkü uzun süredir odayı kaplayan sessizliği bozmak neredeyse imkansızdı. Hala camdan dışarı bakan kuzenime takıldı gözlerim, elinde tuttuğu içeceği yere koyduğunu görebiliyordum fakat yüzündeki ifadeyi okumak karanlıktan dolayı güçtü. Yeniden iç çektikten sonra aklıma gelen fikirle bir yay gibi zıplayarak ayağa kalktım. Kuzenime ve teyzeme bakmasam da gözlerini üstümde hissedebiliyordum, görebileceklerinden emin olmasam da güldüm ve su almaya gittiğimi açıkladım. Kuzenimin de çöpünü elime alarak duvarlara yapışarak açık olan kapıya varıp odadan çıktım.

Koridora vardığımda derin bir nefes aldım ve anında üstümden bir yük kalktığını hissettim. Teyzemlerin evi aşırı geniş olmadığından koridorların da dar olması o anda işime yaramıştı ve kolaylıkla mutfağa vardım. Yine duvardan ilerlerken baş parmağımı masanın ayağına çarpınca sessiz bir çığlık attım. Karanlık içinde anlık çakan bir şimşek sayesinde şeklini zar zor çıkarabildiğim masaya ellerim belimde hüsran içinde bir süre baktım sonra da o gece yüzüncü kez iç çekip masaya dayandım. Elimdeki çöpü bırakıp biraz da gergin olmayan bir sessizliğin içinde bulunduğuma şükrettim. Suyumu bardağa doldururken her ne kadar istemesem de geri dönmem gerektiğini biliyordum.

Her yerden daha karanlık olan koridordan dikkatlice geri dönerken bütün gecenin en şiddetli şimşeği çaktığında ister istemez sıçradım ve hızlıca ilk kez gördüğüm o odaya ilerledim. Açık bıraktığım halde kapalı bulduğum kapıya şaşkınlıkla baktım fakat omuz silkip kapı koluna elimi attığımda içeride ne mum ışığını ne de teyzemle kuzenimi buldum

(Visited 38 times, 1 visits today)