Mülteci Sorunu

   Birleşmiş Milletlerin tanımına göre mülteci; ırkı, dini, milliyeti, belli bir sosyal gruba üyeliği veya siyasi düşünceleri nedeniyle zulüm göreceği korkusu taşıyan ve bu yüzden ülkesinden ayrılan ve geri dönmek istemeyen kişidir. Bunun yanı sıra insanlar; ülkelerindeki çatışma, huzursuzluk, iç savaş gibi durumlardan dolayı kendilerini güvenli hissetmeyip başka ülkelere sığınma talebinde bulunmaktadır.


   Dünya üzerinde mülteci sorunu her geçen gün artmaktadır. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğinin yayınladığı Küresel Eğilimler Raporu’na göre 2001 yılında zorla yerinden edilmiş kişilerin toplam sayısı yaklaşık 90 milyona ulaşmıştır. 10 yıl öncesiyle kıyaslandığında bu iki kat artış anlamına gelmektedir. Dünya üzerinde yaklaşık 8 milyar insanın yaşadığı düşünülürse, her 100 kişiden birinin zulüm, çatışma, şiddet veya insan hakları ihlalleri gibi sebepler yüzünden evini veya ülkesini terk etmek zorunda kaldığı görülmektedir. Toplam mültecilerin yüzde 83’üne düşük ve orta gelirli ülkeler, yüzde 27’sine ise gelişmemiş ülkeler ev sahipliği yapmaktadır. Gelişmemiş ülkelerin bu oranda göçmen kabul etmesinin en büyük nedeni de çatışma yaşanan ülkelere komşu olmasıdır.

   Türkiye, coğrafi konumu nedeniyle birçok mülteci ve göçmen için ilk giriş ve geçiş noktasıdır. Daha önce benzeri yaşanmamış bir mülteci akını sonucunda ülkemiz şu anda yaklaşık 3.8 milyon mülteci insana ev sahipliği yapmaktadır. Bu durum yerel halkı ve ulusal bütçe kaynaklarını büyük ölçüde etkilemektedir. Yayınlanan rapora göre, 3.8 milyon ile en fazla mülteci alan ülke Türkiye’dir. Uganda, Pakistan ve Almanya Türkiye’yi takip etmektedir. Bu verilere bakıldığında gelişmiş ülkelerin daha az mülteci kabul ettiği görülmektedir.



   Ülkeler, mülteci sorunları karşısında farklı politikalar izlemektedir. Amerika’yı örnek verecek olursak iltica başvurusu yapan kişiler yaklaşık 2 yıl beklemektedir. Bu süre zarfında istihbarat ve göç birimleri, başvuru yapan kişiler hakkında bilgi toplar ve bunları değerlendirir. Sağlık kontrolleri yaparak bulaşıcı hastalıkların ülkeye girmesini engellemeye çalışır. Daha ülkeye girmeden mültecilerin nerede yaşayacağı ve ne iş yapacağı belirlenir. Göç birimleri, mülteciler ülkeye geldiğinde onları kendileri için belirlenmiş evlere götürür. Çocukların okula kaydedilmesi, sosyal güvenlik kartının alınması gibi konular hakkında bilgi verir. Bu uygulamalardan anlaşılacağı üzere ABD belli kriterler çerçevesinde mülteci kabul etmektedir. Tüm ülkelerin aynı politikaları izlemesi dini, tarihi, coğrafi sebeplerden dolayı mümkün değildir fakat her ülkenin kendi güvenliğini sağlamak için belli politikaları olması gerekir.

   Ülkeler mülteci kabul ederken kendi sosyal ve kültürel dokularının zarar görmemesine oldukça dikkat etmelidir. Belli kriterlere göre alınmamış mülteciler uzun vadede ülkede güvenlik sorunlarının çıkmasına ve suç oranlarının artmasına neden olur. Fazla nüfustan dolayı işsizlik oranı artabilir ve ekonomi olumsuz etkilenir.

   Sonuç olarak son yıllarda mülteci sorunu dünya genelinde artmaktadır. Ülkeler ve uluslararası örgütler bu insanı trajediye kalıcı çözümler bulmak için bir araya gelip ortak hareket etmelidir. Aksi taktirde mülteci sorununun tüm dünyada çok daha ağır sosyal ve ekonomik sonuçları olacaktır.

(Visited 32 times, 1 visits today)