Günün sondan ikinci dersinin bitmesine az kalmıştı. Dersin boş olma sebebiyle sınıf, masaların yanlarına sandalyeler çekerek gruplaşmıştı. Kaan, boş boş oturmanın kendisine hiçbir yönden katkı sağlamadığı kanısına vararak, öbürlerinin yanına giderek konuşmaya katılmasa bile orada bulunmaya karar verdi. Ortama pek uyum sağladı denilemez: arkadaşlarının yaptığı şakaları anlamıyor veya bahsettiği şeylere kendini veremiyordu. Yanlarına sandalyesini çekip, konuşulanlara hiç tepki göstermemesinden dolayı sınıf arkadaşlarından birkaç bakış atılmıştı. Bu durumdan huzursuz hissedip aklından kendi sırasına dönmek geçmişti ama bunun durumu daha garip bir hale sokacağından şüphelenerek, sandalyesinden tam olarak kalkmayarak çantasına uzandı ve üç dört gündür okumakta olduğu kitabı eline aldı. Az daha düşüp, ortamı kendisi için çok daha kötü bir duruma sokacak iken bunun sadece kafasından bir ihtimal olarak geçtiğini fark etti. Neden öbürlerinin arasında rahat hissetmediği, kendisi hakkında kavrayamadığı çoğu şeyden sadece bir tanesiydi.
Son derse girmeden önce tenefüste sandalyesini geri çekme imkanını bulabilmesiyle biraz daha rahatlamıştı, yaptığı şeyin ne kadar garip olmasından utansa da, en azından ne gibi durumlarda daha konforlu hissettiğini artık bildiğini kendine söyleyerek kendi kendini avutmaya çalıştı, eve gitmek için servislerin beklediği yere doğru yol almaya başlamışken. Servise bindiğinde şansına oturduğu yer, camı yarıdan bölen duvarın denk geldiği sıra olduğu için telefonunda zaman kaybetmeye karar verdi.
Bakacak çok şey bulamamasının ardından yeni bir uygulama indirme kararı aldı ve farklı oyunlar arasında gezinirken, ikonu tanıdık gelen bir uygulamaya rastladı. Bunu eski bir arkadaşının telefonunda görmüştü. İsmi ‘’Emotion shutdown ‘’ idi. İndir butonununa bastıktan sonra daha fazla bilgi edinmek için yüklenen görsellere baktı ama doğru düzgün bilgi verecek hiçbirşey yoktu. Bu yüzden çıkarım yapmak ona kalmıştı: İsminden dolayı duygularını kontrol edebilmesine yarayacak, içinde kurslar ve tavsiyeler olan kişisel gelişim tarzı birşey diye düşünmüştü.
İndirme işlemi bittiğinde beklentileri yıkılmıştı, karşısına çıkan şey şaka olsa bile bunu komik bulmamıştı. Ekranda bir kutucuk belirmişti: ‘’Şimdi yapmak üzere olduğun seçimden geri dönüş yok. Evet veya hayır seçeneğine tıklayarak duygularını tamamen silme kararını verebilirsin. Son kararın mı? ‘’. İçinden nedense evete basmak geliyordu ciddi olmasa bile. Bu düşüncesinin kaynağını merak etmişti, bunun gerçek olmasını içten bir şekilde umut mu ediyordu yoksa? Kabullenmek istemiyordu ama evet’e tıklamaktan kendini alıkoyamadı. Birşey olmasını bekleyerek heyecandan telefonunu sıktı ve gözlerini aniden kapadı. Birkaç saniye öylece durduktan sonra az önce sergilediği çocukça davranıştan yüzü kızardı. Hızlıca yan koltuğa koyduğu çantasına telefonunu attı ve gergin bir şekilde kollarını kavuşturup yukarı bakacak şekilde kafasını koltuğa yasladı. Kendisinden…Utanmıştı? Çok saçma davranışlarda bulunuyordu. Böyle olmak istemiyordu. Evet, ekrana basmasının ve uygulamayı indirmek istemesinin sebebi buydu: Kendine anlam veremiyordu. Kim kendisine anlam veremez, çelişkiye girer ki?
Eve vardığında çok çabaymış gibi gelse de üstünü değiştirdi ve yatağa attı kendini. Garip. Çok garipti, hiçbirşey yoktu ama neden, neden ‘evet’e basmak istiyordu? Duygular hayatın bir parçasıdır, bizi insan yapan en önemli şeylerdir. Bu kadar karşı çıkmaması lazım insanın parçası olan şeye, kendisine. Ama farklı ölçülerde herkeste olan birşeydir bu: Mükemmeliyetçilik, yeterli olamama hissi…