Bir varmış bir yokmuş, çocukların hayal güçlerinin özgürce hareket edebildiği, oyunlarında hiçbir sınırın olmadığı küçük bir kasaba varmış. Kasabanın merkezinde herkesin bildiği ama çoktandır unuttuğu bir yer var: eski bir oyun alanı. Bu parkta her şey kasvetli, eski salıncaklar paslanmış, kaydırakların boyası solmuş ve artık çocukların hayal gücünü çekmiyor. Ancak bir gün kasaba yönetimi parkı yeniden tasarlayacak bir mimar aramaya başladı. Mimar çocuğu en iyi tanıyan, onun dünyasını derinlemesine araştırabilen kişi olmalıdır. O kişi, yani ben, Rana, bu hayalimdeki projeyi üstlendim.
Parkın tasarımına başlarken ilk hedefim çocukların özgürce hareket edebileceği geniş bir alan yaratmaktı. Bu yüzden parkın merkezini oluşturacak ve çocukların hayal gücünü zorlayacak devasa bir “Keşif Adası” yerleştirdim. Çocukların fiziksel ve zihinsel becerilerini geliştirebilecekleri çok işlevli bir alan olacak. Ancak buradaki ilk ve en önemli prensip her şeyin doğal dengede olması gerektiğidir. Çocuklar sadece oyun oynamakla kalmıyor, aynı zamanda doğayla da iç içe olabiliyorlar.
Parkın girişine büyük, ilginç bir kemer yaptırdım. Kemerin her iki yanında sarmaşıklar ve açan çiçekler, çocukların parka adım attıklarında doğanın canlı dokusunu hissetmelerini sağlıyor. Girişte yumuşak çimler ve rengarenk taşlarla süslenmiş bir yol var. Çocuklar her adımda farklı dokuları, toprağın serinliğini, çimlerin yumuşaklığını, bazen de bastıkları kayaların sertliğini hissedecekler.Parkın içine ise girince her yaştan çocuğa hitap edecek farklı alanlar bulunuyor. Çocukların en çok sevdiği şey, güvenle oynayabilecekleri yumuşak kauçuk malzemeyle kaplı geniş alan. Bu alan basit kaydıraklar ve salıncaklarla sınırlı kalmayacak, çocukların hayal gücünü harekete geçirecek yaratıcı unsurlarla donatılacak.
Keşif adası, parkın tam merkezinde yer alacak ve çocukların farklı becerilerini geliştirebilecekleri bir yer olacak. Büyük bir çam ağacının etrafında tırmanma alanı, halat merdiven, ahşap köprü, denge tahtası ve gizli geçit bulunmaktadır. Ancak burada fiziksel engellerden daha fazlası söz konusu; Her şeyin arkasında bir hikaye var. Örneğin tırmanma duvarı çocukların kendilerine “tırmanıcı” diyebilecekleri, tırmanırken hayali bir dağa tırmanıyormuş gibi hissedebilecekleri bir alan haline gelecek.Bu adanın ortasına büyük bir ağaç ev inşa ettim. Ağaç evin içinde çocuklar, gizli odalar bularak kendi özel dünyalarını yaratabilecekler. Evin dışındaki balkonlar, çocuklara yukarıdan çevreyi seyretme şansı sunacak ve keşfe meraklı olan minikler için harika bir gözlem noktası oluşturacaktı. Ayrıca bölgedeki “Zaman Tüneli” kaydırağı, çocukları zaman yolculuğuna çıkaracak bir deneyim sunuyordu. Kaydıraktan kayarken, geçmişe ve geleceğe ait sembollerle bezenmiş duvarlar, çocukları hayal dolu bir serüvenin içine çekecekti.
İlerledikçe, çocukların hayal güçlerini tamamen serbest bırakabilecekleri bir alan bulunuyordu: Hayal Dünyası. Burada geniş, yumuşak renklerde yastıklar, dev boya kalemleri şeklinde tasarlanmış sütunlar ve minik kale duvarları vardı. Çocuklar, çeşitli temalarda tasarlanmış dev yapbozları birleştirerek kendi maceralarını yaratabileceklerdi. Bu alan, bir hayal atölyesi gibi düşünülmüş; burada çocuklar, hayal güçlerini kullanarak büyük bir duvarda birlikte resim yapabilir ve kendi hikayelerini yazabilirlerdi. Hayal Dünyası’nın en dikkat çekici yönlerinden biri, ışık ve renklerle etkileşimli bir zemindi. Üzerine basıldığında renk değiştiren ve küçük hayvan figürlerinin belirdiği özel bir malzemeyle kaplanmıştı. Çocuklar, bu zemin üzerinde farklı bölgelerde farklı desenler ortaya çıkararak her adımlarında yeni bir şey keşfedebilirdi.
Tasarımda su öğesi de unutulmamıştı. Çocuklar için doğa taşlarıyla çevrili, hafifçe akışkan bir su kanalı oluşturulmuştu. Su, doğal bir gölet gibi akarken, çocuklar taşları suya atabilir ve minik kayıklar yaparak eğlenebilirlerdi. Bu su oyun alanı, eğlence sağlamakla kalmayıp çocukların doğayla olan bağlarını güçlendiren bir unsurdu. Suyun sesi, parkın geri kalanındaki huzurlu atmosferi tamamlayacak ve çocuklara sakinleşme fırsatı sunacaktı.Parkın her köşesinde de geniş gölge alanları, doğal ağaçlardan yapılmış oturma alanları ve rengarenk hamaklar yer almaktaydı. Çocuklar oyun oynarken, ebeveynler rahatça oturup onları izleyebilirlerdi. Bu alanlarda doğal malzemelerle yapılmış uzun banklar ve yuvarlak taşlardan oturma yerleri vardı. Aynı zamanda çocukların piknik yapabileceği alanlar da mevcuttu. Ağaçların altında büyük örtüler serilerek, çocukların dinlenebileceği keyifli zaman geçirebilecekleri yerler tasarlandı.
Bu park, yalnızca çocukların eğlendiği bir alan değil, doğa ve insanın iç içe geçtiği, hayal dünyalarının sınırlarını zorlayan bir mekân olacaktı. Çocuklar burada hayallerini özgürce şekillendirirken doğayı, sosyal etkileşimi ve fiziksel aktiviteyi de bir arada deneyimleyeceklerdi. Eğlence, keşif ve huzurun her köşesinde bulunduğu bu park, kasabanın kalbine dokunan, yalnızca çocukların değil tüm kasaba halkının yaşam alanı haline gelecekti.