Tarihlerden 2011’in Ocak ayı idi. Herkes usul usul sıcacık evinde otururken, ben kışın dondurucu soğuğunda kaleye şut çekiyordum. Kirpiklerimden akmaya çalışan ter, sanki bir evin çatısından sarken donmuş sarkıkları andırıyordu. İliklerime kadar soğuğu hissediyordum. Ama hedefimden asla yılmıyordum. Antrenmanım bitince eve gittim. Hemen yatıp sabah erkenden kalkıp tekrar şut çekip okuluma gidiyordum.
Yorgunluktan mıdır bilmem , derste uykuya dalmışım. Rüyamda mahallede yine futbol oynuyordum. Gol üzerine gol atıyor adeta şampiyonluğa koşuyordum. Sonra bir el usulca omzuma dokundu. Salah’ın eli sandım fakat beni uyandırmaya çalışan öğretmenimin eliymiş.Hemen özür dileyip tuvalete gidip yüzümü yıkadım. Akşam futbol antenmanım beni bekliyordu. Kan ter içinde çalışırken birden kafamda bir ampul yandı. Bugün rüyadaki gördüğüm eli neden Salah’ın eli yapmayayım, dedim ve hemen profesyonel bir kulübün sınavına girdim. Boyumu, oynayışımı beğendiler . Fakat hafif kilolu olduğum için çabuk yorulduğumu söylediler. Bunun üzerine ayda 2 kg verip kulübe giriş sağladım. Orada yükselmem sadece 1 ay sürdü ve yeni biri kulübe transfer oldum . Eğer bu kulüptede başarılı olursam artık yabancı takımlarda oynayabilecektim. Fakat rakiplerimde en az benim kadar iyilerdi. Hepsinin hayalindeki takım Barcelona, Real Madrid ve Arsenal’ di. Benimki ise Liverpool. Çünkü Salah’ın sıkı bir hayranı idim. Herkes bana neden Barcelona varken Liverpool’ a gidiyorsun dediler . Benim cevabım her zamanki gibi aynı idi: ‘Dünyanın en iyi oyuncusunun oynadığı takımda oynamak , geleceğin en büyük yıldızlığına aday olmaktır. ‘
Tabi hepsi gülüp geçti ve sonunda beklenen gün geldi .Liverpool’ dan görücüler geldi ve beni izlediler. Yanlarında Muhammed Salah’ın ta kendisi vardı . Beni beğendiğini, çok agresif oynadığımı söyledi. Heyecandan formam ter içerisinde kalmıştı. 5 dk sohbetten sonra kapıdan çıkarken yarın ilk iş İngiltere’ye bilet al ve gelirken yanında Türk lokumu almayı da unutma dedi. Heyecandan ne yapacağımı şaşırdım. Daha 18 yaşındaydım ve Muhammed Salah ile aynı takımda atakta oynayacaktım .Hazırlıklarımı hızlıca yaptım. Tabi Türk lokumunu ve ayrıca fıstıklı baklavayı da unutmadım. Uçakta İngiltere’ye doğru gidiyordum. Hayallerime ulaşmama çok az kalmıştı. Havaalanına inince herkesten önce valizimi alıp hemen çıkış kapısına gittim. Bir taksi çevirecekken Salah omzuma dokunup evimde misafir olmadan hiçbir yere gidemezsin dedi ve süper arabasıyla beni almaya geldi. Heyecandan nabız ölçer ötmeye başladı aşırı nabız diye bipliyordu. Muhammed Salah sen sürer misin, tüm gün boyunca çok yoruldum diyince bir şey diyemedim . Arabaya binince nabız ölçerin sesi kat ve kat arttı . Arabayı çalıştırmadan önce ona bu arabanın en sevdiğim araba olduğunu nerden bildiğini sordum. Yüzünde tatlı bir gülümseme vardı. Evde eşi ve çocukları beni çok samimi bir şekilde karşıladı. Çok keyifli bir akşam geçirdim. Ertesi gün Salah ile birlikte maç için hazırlıklara başlamıştım. Formamı, çorabımı giydim. Kramponumun sağ tekini de giydim ama sol tekini bulamıyordum. Aramaktan başım dönmüştü. Maça dakikalar kalmıştı. Çaresizlikten ne yapacağımı bilmiyordum. Sonra bir mucize oldu . Bir el usulca omzuma dokundu. Salah elinde kramponumun sol tekini tutuyordu. Ama hala omzumda bir el hissediyordum. Devamlı kolumu sallıyordu. ‘Emir hadi uyan artık . Okula geç kalacaksın .’ Bu ses ve elin sahibi annemdi. Yani anlayacağınız benim Liverpool macerası sadece bir rüyadan ibaretti.