Bu yaz her zamanki yaz tatillerimden farklı olacaktı. Mete, Enes ve ben ailemizden izin alıp hafta sonu ormanlık alanda kamp çadırı kurup keşif yapacaktık.
Hepimiz kamp yapacağımız günü sabırsızlıkla bekliyorduk. Enes Mersin’den, Mete de Ankara’dan bize geldiler. Eşyalarımızı topladık ve akşam yemeğimizi yedik. Ertesi gün için enerji toplayalım diye erkenden yattık. Sabah kahvaltımızı iyi yapmamız gerekiyordu. Annem bize güzel bir kahvaltı hazırladı. Çantalarımızın son kontrollerini yaptık ve artık yola çıkmaya hazırdık. Eşyaları arabaya yükledik. Çok heyecanlıydık. Son kez hava durumuna baktım. Araçla bir saatlik yolculuğun ardından kamp alanına geldik. Kamp kuracağımız ideal bir yer ayarladık. Çadırı kurduk, eşyalarımızı çadıra yerleştirdik. Ben kanyon kenarında kayalık alanda yürüyüşe çıkmıştım. Bir anda ayağım kaydı ve kayalıklardan aşağı doğru kaydım. Bir dal parçasına tutunup daha fazla aşağı düşmekten kurtuldum. Fakat bu şekilde durmaya fazla dayanamazdım. Tutunduğum dal parçası kopmak üzereydi. Sonra bir mucize oldu. Bir el usulca omzuma dokundu. Bu kişi ormanın korucusu idi. Beni elimden tutarak yukarı çekti. Bu bölgenin kayalık ve uçurumlarla dolu ve tek başına dolaşmanın tehlikeli olduğunu söyledi ve beraber kamp alanına döndük. Bu olaydan sonra kamp alanından fazla uzaklaşmadık. Hayvanları incelemek için yanımızda getirdiğimiz dürbünle daha önce görmediğimiz hayvanları inceledik. Çok değişik hayvanlar vardı.
Akşam kamp ateşi yakıp marşmelov yedik. Ormanda macera dolu bir gün yaşadık. Artık zaman doldu eve dönüş zamanı gelmişti.