Mucize

Sadece çevreyi değil kuşların şarkı söylemesiyle ve çiçeklerin, ağaçların onlara ev sahipliği yapmasıyla kalbimizi de ısıtan çok güzel olacağını düşündüğüm yeni bir temmuz gününe annemin odamdaki camı açmasıyla uyandım. Bu sayede camdan içeriye hayat enerjisi doldu ve yatağımdan kalkıp banyoya yöneldim. Zamanımı çok fazla kaybetmek istemiyordum çünkü o gün geleceğim için en önemli sınavlarımdan birisine girecektim. Hızlıca ellerimi ve yüzümü yıkadıktan sonra kahvaltı mı da yaptım. Evden ayrıldım. Can ve birkaç arkadaşımızla beraber her sabahki gibi buluşup okula yürümeye başladık. Can benim en yakın arkadaşım ve evde olmadığım süre boyunca zamanı en fazla onunla geçiriyorum çünkü neredeyse bütün yapmayı sevdiğimiz aktiviteler aynı.

Yaklaşık olarak iki senedir bu sınav için çalışıyordum ve bugün emeklerimin karşılığını alma vakti gelmişti. Okula vardığımızda son tekrarlarımızı yapmak için birlikte çalıştık. Birimizin bilmediğini diğerimiz biliyordu bu yüzden verimli bir şekilde çalışabildik. Bir saat böyle çalıştıktan sonra sınav saati geldi ve sınavımıza girdik. Beklediğimden de güzel geçmişti ve sınavdan çıktığımda çok mutluydum. Diğer arkadaşlarımın sınavı da çok güzel geçmişti. Herkes mutluydu ta ki müdür yardımcısı beni çağırana kadar. Ailemin beni az sonra okuldan alıp İzmir’e gideceğini söyledi. Neden olduğunu sorduğumda bana cevap vermedi ve bu yüzden korkmaya başladım. Çünkü bir yere gideceğimiz zaman ailecek oturup konuştuktan sonra karar veriririz. Telaşlı bir bekleyişten sonra okuldan beni ailem aldı. Arabaya binmeyi bekleyemeden sordum neden gittiğimizi fakat kimse bir şey söylemiyordu. En sonunda sinirlendim ve sesimi biraz yükselttim. Annem’in yakın arkadaşlarından birisi çok kötü bir hastalığa yakalanmış. Bunu ilk duyduğumda o kadar çok üzülmüştüm ki bütün yol boyunca kimseyle konuşamamıştım. Çünkü onu ben de uzun yıllardır tanıyordum ve çok seviyordum.

İzmir’e vardığımızda onun eşini aradık ve hangi hastanede olduğunu sorduk. Alelacele oraya gittik ve onları gördük. Annem’in arkadaşını uyuttukları için onun eşiyle görüştük ve bize bu hastalığa yakalanan bir milyon kişiden sadece ikisinin kurtulabildiğini söyledi. Tabii ki bu sadece bir ortalama. Durumunun ne kötüye ne de iyiye gittiğini doktor geldiğinde öğrendik. Orada beklerken aslında elimizden hiçbir şey gelmediğini düşünmekten kendimi alıkoyamıyordum. Bu yüzden biraz da olsa onun etrafındaki insanları suçluyordum çünkü erken tanı ile bu hastalığın önüne geçilebilirdi. Üç gün hastanede sabahladıktan sonra doktorun bize gelip hastalığı atlattığını söylediğinde hepimiz birden şok olduk ve nasıl olduğunu sorduk. Kız kardeşinden alınan bir doku ile hayata tutunmuştu. Mucizelere inanmazdım, ta ki o güne kadar.

Tam da bu sırada sarsılmaya başladım ve birden uyandım. Aslında bütün olanlar bir rüyaymış. Hemen onu aradım ve iyi olup olmadığını sordum. Gördüğüm en korktuğum ama sonradan da mutlu olduğum rüyaydı.

(Visited 35 times, 1 visits today)