Adım William. Ailemle beraber Mozambik’te yaşıyorum. Annem, babam, ablam, erkek kardeşim ve ben iki odalı bir evde kalıyoruz.
Yeni bir gündü. Babam çoktan kalkıp tarlaya mısır toplamaya gitmişti. Hemen gidip babama yardım etmeye başladım. İşimiz hemen bitmişti. Tarladaki tüm mısırları toplamıştık. Tüm mısır sadece iki çuvaldı. Artık hiç mısır kalmamıştı. Yeni ekim de yapamazdık. Kuraklık vardı. Eve gelince mısırları depoya yerleştirdik. Annem bizi yemeğe çağırdı. Ailecek yer sofrasına oturduk. Babam yiyeceğimizin elli gün yeteceğini ve günde bir öğün yiyebileceğimizi söyledi. Bize sordu: “Hangi öğün yiyelim?” Ben, “Kahvaltı olsun” dedim. Çünkü en sevdiğim öğün kahvaltıdır. Annem, “Akşam yemeliyiz aç uyuyamayız” dedi. Ablam ağlayarak dışarı çıktı. Arkasından annem gitti. Erkek kardeşim henüz bebek olduğundan bir şey söyleyemedi. Biraz sonra ablam ve annem içeri geldi. Babamın kararı annem gibi akşam yemeğiydi. Yemeğimizi yedik. Gaz yağımız yoktu. Ödevimi yapmak için havanın son ışıklarından yararlanmam gerekiyordu. Pencereyi açtım. Ödevimi yapmaya başladım. Hava biden kararınca ödevimi yarım yapabilmiştim. Babam uyumam gerektiğini söyledi. Yerdeki yatağıma yattım. Artık uyumalıydım.
Uyuyamıyordum. Düşünüyordum. Mısırımız bitince ne yapacaktık?