Hayatımızın birçok alanında hatta hemen hemen tüm alanlarında takım çalışması mevcuttur. Takım çalışması; içerisinde herhangi bir problem yaşamadan ve yeterli seviyede, ne gereğinden fazla konuşup diğer grup üyelerinin fikrine aldırmadan ne de az konuşup kendi değerli fikirlerimizi ortaya atmayarak, aktif yani bir diğer deyişle üretken olmak küçüklüğümüzden beri okullarda itinayla öğretilen bir kavramdır. Herkes için önemlidir.
İlk takım çalışmasını çoğu insan aile arasında deneyimler bu ev ile ilgili bir soruna çözüm üretmek, iş bölümü yapmak…vb. olarak değişebilir. Daha sonra okulda ders kitaplarında detaylı bir biçimde öğrenir ve arkadaşlarımızın bulunduğu gruplarda tecrübe kazanırız. Bir grupta bulunmanın nasıl bir deneyim olduğunu öğrenmek isteyenler takım sporlarını da tercih etmektedir. Voleybol, basketbol, futbol…vb. sporlar bu alanda gayet yardımcı olur bizlere.
Bize takım çalışmasını öğretecek bu konuya açılan onlarca kapı vardır çünkü takım çalışmasının bize hem bireysel hem de toplumsal olarak birçok faydası bulunmaktadır. Takım çalışması; Takımın içinde yer alan bireyleri sürekli yenilikçiliğe teşvik eder ve hataların en aza indirilmesine yardımcı olur. Moral ve motivasyonun yükselmesini, özgüven duygusunun ve kişiler arası iletişimin daha iyi hale gelmesini sağlar. Yani atalarımızın da dediği gibi kısaca: ‘’Bir elin nesi var, iki elin sesi var.’’
Peki olabilecek en üretken ve işlevsel takım çalışmasını g
erçekleştirmek için kurduğumuz grupta kaç kişi olmalıyız? Veya kişi sayısıyla üretkenliğin bir ilgisi var mıdır?
Genel olarak baktığımızda ne kadar fazla kişi o kadar rekabet demektir, çıkan fikirler birbirleriyle yarışır ve sonuç olarak en işe yarar olan seçilir. Kalabalıkta herkes kendine yer edinmeye çalışacağı için grup üyeleri sürekli daha iyisini, daha işe yararını bulma arayışında olurlar. Belli bir iş bölümü olacağı için de zamandan tasarruf ederler veya zamanlarını tek bir şeye yoğunlaştırabilirler.
Kişi sayısının artmasının olumlu yönleri olduğu kadar olumsuz yönleri de vardır. Rekabet dediğimiz şey kendini çok kolay bir şekilde kavgaya dönüşüp uzunca bir süre anlaşmazlık yaratabilir, ki bu da zamandan tasarruf maddesini çürütüyor, kaos ortamı oluşur. İyi bir takım çalışması yapmak için grup üyeleri birbirlerinin iyi olduğu konuları bilmelidir ki iş bölümü yapabilsinler. Herkes birbirini kolayca tanıyamayacağı için iş bölümü de yanlış gerçekleştirilebilir. Ama en önemli dezavantaj: ‘’ Zaten bir sürü kişi var benim fikrime gerek kalmaz…vb.’’ düşüncesidir ki kalabalık gruplarda genellikle görülür. Motivasyonumuz düşer. Herkes sessizce birinin konuyu açmasını ve bir çözüm bulmasını bekler. Koordinasyon eksikliği de diyebilirim. Bu sebeple ben daha çok Maximilien Ringelmann’in ‘’Ringelmann Etkisi (Sosyal Tembellik)’’diye adlandırdığı ve ‘’Bir gruptaki üye sayısı arttıkça üretkenlik düşer.’’ görüşüne katılıyorum. Az kişili grupta bizden beklenilen daha çok şey olur, sorumluluğu devredebileceğimiz insan da olmayacağı için bu gerçeğin motivasyonumuzu arttıracağına inanıyorum.